Sacı kalınlaştırmaları konusunu bilmiyordum. 3-5 yıl sonra 2018 modelleri ikinci el olarak satılırken artık "gamzesiz versiyon, çökme problemsiz" gibi kelimeler görürüz.
Teknik kısımlara da bilgim olmadığından yorum yapamayacağım. Fakat benim de başıma böyle bir olay gelse bir kullanıcı olarak ben de ayı şeyleri yapar ve sonuna kadar hakkımı arar, neticenin şirket sahiplerinin deri koltuklarında göbeğini kaşıyarak verdikleri karara göre değil yasalara göre verilmesini isterdim; ondan dolayı "şark kurnazlığı" olayına katılmıyorum.
Sadece araçlarda değil tüm üretici firmaların çözümü "normal şartlarda" ve "en kötü ihtimalle" kusurlu parçayı değiştirmektir; bir kullanıcı olarak benim beklentim de budur. Yaşanan problem, yasalarda belirtilen garanti süresi içinde olduğundan ve bunun daha da önemlisi "kronik denilebilecek kadar üretilen malların büyük bir adedinde görüldüğünden" dolayı bu yasal hakkın masaya yatırılması kesinlikle gerekmektedir. Hadi "ürünün tamamının değişimi" hakkını fazla lüks bulduk diyelim. Hal böyle iken de "ve de Türkiye'de değişen olayına çok takıldığımızdan dolayı" sütunla birlikte kocaman kaporta parçası değişemeyeceğine göre bence "aracın değişimi" edilecek zarardan dolayı yine genel bir hak olmalıdır.
Çünkü otomobiller, diğer çoğu tüketim malları gibi kullanılıp bir anda atılacak ürünler değildir; kullandıktan sonra da belirli oranda bir değer elde edilmesi beklenir. Belki örneğimiz buzdolabı olsaydı defolu diye servis tarafından yapılacak tek bir kapak değişimini "her ne kadar olması gereken birebir değişim olsa da" bir şekilde göz ardı ederdik. Çünkü sonrasında satarken değeri düşer mi, spotçu amca "bunun kapağı değişmiş para etmez bu" der mi diye düşünmezdik.
Ya da malum telafi yoluna diğer firmalardan örnek verirsek (bu örneği Mazda yaptı diye demiyorum, sadece bildiğim örnekler Mazda ile ilgili) düşünsenize BL kasalardaki gösterge çerçevesi telafisi için Mazda, "getirin araçları biz oraları japon yapıştırıcısıyla tamir edeceğiz" deseydi ne kadar komik olurdu değil mi? Bence bu da o kadar saçma.
Şirkete zarar gelmemesi için bu günü düşünen bir yöntemle hadi bu gün 20000 aracı geri almadınız seneye 20000 araç az satacağını bilmiyorlar mı ki? Belki daha gelişmiş ülkeler için düşünülebilirdi lakin Honda da çok iyi biliyor karşılarındaki fazla bilinçli (!) Türk tüketicisini, o yüzden sırt sıvazlıyor, ağızlarına bal çalıyor işte, yersen o da... İnanın tüm samimiyetimle söylüyorum, Honda bu durumun arkasında dursaydı bu olay patlak verene kadarki mevcut saygınlığını çok daha fazla katlardı. Hepimizin kullandığı bir ürün olarak yine telefon pazarından örnek vereyim. Fanatik falan değilim ama fiyatları hariç taktir ettiğim firmadır Apple. Hiç mi hata yapmadı, fazlasıyla. Ama bir şekilde kullanıcıların yanında oldu ve telafi etti mağduriyetleri. Sadece benim üç tanıdığım "garanti süresi içerisinde" en ufak bir sorun yaşadığı telefonlarının yerine yenisini aldılar. Apple diyemez miydi, "ülen zaten telefona iki tane tuş koyuyoruz sen bozmuşsundur bunu, yaz kızım kullanıcı hatası" diye? Ya da "tamam kardeş biz şimdi oraya bir tane tuş koyuyoruz ve seni evine yolluyoruz" diye? Demedi ve kullanıcılarının (veya kullanıcı olmayanların da) sempatisini ve güvenini kazandı ve bu güven en kötü fısıltı yoluyla da olsa yayıldı. Bırakın sosyal medyayı falan, düşünsenize araç sahiplerinin çevrelerindeki eşe dosta muhabbet arasında şunu dediklerini: "araçta sorun çıkmıştı yenisini verdiler". Şimdi ne diyecek mağdurlar: "araçta sorun çıktı poliüretan sıktılar; hani var ya genellikle çatılarda kullanılıyor; ya nasıl bilmezsin sarı sarı köpük böyle sonra sertleşiyor, hah ondan işte!"
Bunun neresi kabul edilebilir ki?
Bu yüzden burada şark kurnazlığı yapan kesinlikle ve kesinlikle Honda'dır, benim görüşüme göre. Özellikle "kullanıcı hatası" diyerekten geçiştirmek bu deyimin içini fazlasıyla dolduruyor.