CX-5 ile ilgili bir kullanıcı olarak bakışımızla ilgili internet ortamında birçok fotoğraf var. Bu CX-5'in değişik ve hiçbir yerde göremeyeceğiniz bir fotoğrafı, benim mesleki bakışım. Yani arkadaşınızın sizin fotoğrafınıza bakması, doktorunuzun ise röntgeninize bakması gibi bir şey...
CX-5'e Profesyonelce Bakışım...
- Konbuyu başlatan mtutun
- Başlangıç tarihi
Tasarımını beğenmedim abi... 
Çok yüzeysel olmuş.
Çok yüzeysel olmuş. - Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan
- #3
Öyle olabilir ama hayat kurtaran, malın değerini, kalitesini koruyan bir bakış açısı bu...
Bu arada lisanslı bir görüntü olduğu için herkese açık olmayan bölümde yer verdim.
Bu arada lisanslı bir görüntü olduğu için herkese açık olmayan bölümde yer verdim.
Tasarımını beğenmedim abi...
Tamda ben oraya dikkat çekecektim, paylaşmakta her hangi bir sıkıntı olmaz değil mi diye... Bir adım sonrasını Sen düşünmüşsün zaten abi... O0
HakanEMRE
Aktif
Doktor röntgen benzetmesi güzel olmuş abi ben doktor değilim ama fotoya; röntgene bakar gibi baktım ama hasta gözüyle tabi
ben doktor değilim ama fotoya; röntgene bakar gibi baktım ama hasta gözüyle tabi 
hagakure
Aktif
Baktım ama anlıyamadım ,bağlantı kuramadım, 1-2-3- diye devam eden işaretli yerlerin altındaki rakam ve işaretler darbe dayanıklılık noktalarımı anlıyamadım ???
- Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan
- #7
kemal1963
Katılımcı
Mustafa abi röntgene göre bizim arabanın ne kadar ömrü kalmış
Şaka bi yana bende merak ettim bu rakamsal değerlerin anlamını
- Mesajlar
- 35,902
- Konum
- Mudanya
İlgi olursa mı, forumun aktif kullanıcılarının hiçbirinin ilgisiz kalacağını sanmıyorum, sonuçları ne zaman alırız
- Mesajlar
- 9,977
- Konum
- Eskişehir-Aydın
- Araç Markası
- 2015 Mitsubishi Lancer
- Araç Renk ve Tip
- İnci Beyaz Sedan
Sanırım şaside belirlenen bazı noktaların birbirine olan uzaklığı. Kaza sonrası şasi onarımında faydalanılıyor olsa gerek. Acaba nedir nedir
DarK PaSSenGeR
Aktif
mustafa abi heyecanı zirvelere taşımak istiyor belli
ah bi otomotiv mühendisliği okuyamadık, hacettepe üni de
benim tek anlayabildiğim arabanın ağırlık merkezlerini işaretlemişler :2funny:
ah bi otomotiv mühendisliği okuyamadık, hacettepe üni de
benim tek anlayabildiğim arabanın ağırlık merkezlerini işaretlemişler :2funny:
- Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan
- #16
Eski model araçlarla günümüz araçları arasında çok fark var. Eskiden otomobiller tek bir çelikten üretilirler ve motor/mekanik aksamlarına şasiden daha fazla yatırım yapılırdı. Bu geçiş sürecinin tarihçesini anlatarak konuyu hikayeye boğmayacağım.
Günümüz otomobillerinde aracın motor/mekanik/elektronik aksamı kadar şasi dizaynı da önemli ve pahalı bir hale gelmiştir. Özellikle 2 kurumun bu konuda çok büyük etkileri oldu ve olmaya da devam ediyor. Birincisi EuroNcap kaza test bağımsız kurumunun yaptığı test ve değerlendirmeler, diğeri de AB çevre koruma Euro standartlarındaki müthiş hızlı gelişim.
Günümüz otomobillerinde aracın motor/mekanik/elektronik aksamı kadar şasi dizaynı da önemli ve pahalı bir hale gelmiştir. Özellikle 2 kurumun bu konuda çok büyük etkileri oldu ve olmaya da devam ediyor. Birincisi EuroNcap kaza test bağımsız kurumunun yaptığı test ve değerlendirmeler, diğeri de AB çevre koruma Euro standartlarındaki müthiş hızlı gelişim.
- Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan
- #17
Bazı şeyleri basmama izin veriyor sistem, bazılarını ise vermiyor. Bir araç için veri bankası aslında 3-4 sayfadan oluşuyor. Ama bunların çoğu on-line aktive oluyor. Bir gün çaya gelirsen senin aracınkilere bakarız.
- Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan
- #18
Olaya Euro çevre standartlarına göre bakarsak;
İçten yanmalı motorların tüketimini düşürmek için ve aynı performansta tutabilmek için her şey yapıldı. Dizel motorlar, küçük hacimli turbo benzinliler, optimum hale getirilen motor dizaynları, düşürülen iç sürtünmeler, mükemmel şanzıman ve aktarma organları ile azaltılan mekanik kayıplar vb. Ama mekanik dizaynlarla elde edilebilecek kazanımlar artık çok sınırlı. Sürekli inanılmaz oranda sertleşen Euro standartlarını sadece bu yeniliklerle karşılamak mümkün değil. Gövdenin de hafifletilmesi Euro standartlarının yakalanması ve bunun yanında da performans seviyelerinin de en azından korunabilmesi için çok önemli.
İçten yanmalı motorların tüketimini düşürmek için ve aynı performansta tutabilmek için her şey yapıldı. Dizel motorlar, küçük hacimli turbo benzinliler, optimum hale getirilen motor dizaynları, düşürülen iç sürtünmeler, mükemmel şanzıman ve aktarma organları ile azaltılan mekanik kayıplar vb. Ama mekanik dizaynlarla elde edilebilecek kazanımlar artık çok sınırlı. Sürekli inanılmaz oranda sertleşen Euro standartlarını sadece bu yeniliklerle karşılamak mümkün değil. Gövdenin de hafifletilmesi Euro standartlarının yakalanması ve bunun yanında da performans seviyelerinin de en azından korunabilmesi için çok önemli.
- Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan
- #19
Olaya Kaza güvenliği açısından bakarsak;
Hafifleyen şasinin sürekli geliştirilen kaza normlarını da karşılaması gerekecek. Yani hem tüketimi düşürmek için hafiflemek zorunda, hem de eskisinden daha dayanıklı olmak zorunda.
Olaya Aktif ve Pasif güvenlik yetisi ve koordinasyonu açısından bakarsak;
Artık çok net bir gerçek var ki, şasi sadece pasif değil aktif güvenliğin de bir elemanıdır. Şasinin kaza esnasında yolcuları korumak ile ilgili olan pasif güvenlik fonksiyonlarındaki önemi çok uzun zamandır gündemde. Ancak aracın kazaya karışmasını engellemek üzere görev yapan aktif güvenlik elemanı olarak önemi giderek daha fazla ortaya çıkıyor.
Yani farklı şasi dizaynlarının, örneğin bir geyik kaçınma manevrası testi sırasında, araçlar tamamen aynı güvenlik donanımına sahip olsalar bile, farklı sonuçlara imza atabildiği bir gerçek. Aracınızın markası modeli ne olursa olsun, ne güvenlik donanımına sahip olursa olsun, bunların başarısı tekerleklerinizin yere uyguladığı sürtünme kuvveti ile alakalıdır. Tekerleklerin yere uyguladığı sürtünme kuvveti de, o tekerleğin yere hangi açıyla basabildiği ve üzerinden yere uygulanan kuvvet, yani araç ağırlığı ile orantılıdır.
Örneğin iki araç düşünün, birinin şasi burulma direnci diğerinin %50 altında olsun. Aynı zamanda ağırlığının %65'i ön, %35'i arka olsun. Diğer aracın ise ağırlığının %55'i ön, %45'i arkada olsun. Bu ne demek? Araçlardan birinin diyagonal burulma direnci daha yüksek, üstelik ön/arka ağırlık dengesi de daha iyi.
Bu iki aracı 60 km/h hızla ani bir kaçınma manevrasına sokarsanız eğer, burulma direnci daha fazla olan aracın yerden kalkma veya hafifleme ihtimali en yüksek olan viraj içinde kalan tekerleğin pozisyonunu olması gereken yerde, yani asfalt üstünde daha iyi koruyabildiğini göreceksiniz.
Yine ön/arka ağırlık dağılımı daha iyi ayarlanmış aracın, arka tekerleklerinin yere daha iyi bastıklarından aracın stabilitesine daha fazla katkı verdiğini, ESP gibi modern güvenlik donanımlarının görevlerini daha iyi yapmalarına yardımcı olmaya çalıştıklarını göreceksiniz.
Bu demektir ki, şasi artık çok önemli bir aktif güvenlik elemanıdır da!
Hafifleyen şasinin sürekli geliştirilen kaza normlarını da karşılaması gerekecek. Yani hem tüketimi düşürmek için hafiflemek zorunda, hem de eskisinden daha dayanıklı olmak zorunda.
Olaya Aktif ve Pasif güvenlik yetisi ve koordinasyonu açısından bakarsak;
Artık çok net bir gerçek var ki, şasi sadece pasif değil aktif güvenliğin de bir elemanıdır. Şasinin kaza esnasında yolcuları korumak ile ilgili olan pasif güvenlik fonksiyonlarındaki önemi çok uzun zamandır gündemde. Ancak aracın kazaya karışmasını engellemek üzere görev yapan aktif güvenlik elemanı olarak önemi giderek daha fazla ortaya çıkıyor.
Yani farklı şasi dizaynlarının, örneğin bir geyik kaçınma manevrası testi sırasında, araçlar tamamen aynı güvenlik donanımına sahip olsalar bile, farklı sonuçlara imza atabildiği bir gerçek. Aracınızın markası modeli ne olursa olsun, ne güvenlik donanımına sahip olursa olsun, bunların başarısı tekerleklerinizin yere uyguladığı sürtünme kuvveti ile alakalıdır. Tekerleklerin yere uyguladığı sürtünme kuvveti de, o tekerleğin yere hangi açıyla basabildiği ve üzerinden yere uygulanan kuvvet, yani araç ağırlığı ile orantılıdır.
Örneğin iki araç düşünün, birinin şasi burulma direnci diğerinin %50 altında olsun. Aynı zamanda ağırlığının %65'i ön, %35'i arka olsun. Diğer aracın ise ağırlığının %55'i ön, %45'i arkada olsun. Bu ne demek? Araçlardan birinin diyagonal burulma direnci daha yüksek, üstelik ön/arka ağırlık dengesi de daha iyi.
Bu iki aracı 60 km/h hızla ani bir kaçınma manevrasına sokarsanız eğer, burulma direnci daha fazla olan aracın yerden kalkma veya hafifleme ihtimali en yüksek olan viraj içinde kalan tekerleğin pozisyonunu olması gereken yerde, yani asfalt üstünde daha iyi koruyabildiğini göreceksiniz.
Yine ön/arka ağırlık dağılımı daha iyi ayarlanmış aracın, arka tekerleklerinin yere daha iyi bastıklarından aracın stabilitesine daha fazla katkı verdiğini, ESP gibi modern güvenlik donanımlarının görevlerini daha iyi yapmalarına yardımcı olmaya çalıştıklarını göreceksiniz.
Bu demektir ki, şasi artık çok önemli bir aktif güvenlik elemanıdır da!
- Konuyu Başlatan Konuyu Başlatan
- #20
Ayrıca modern araçlarda güvenlik ile ilgili müthiş bir elektrik/elektronik donanım var. Araçların üzerindeki sensör sayısı inanılmaz boyutlara ulaştı. Sadece CX-5'deki awd sisteminin 27 sensörden veri alarak çalıştığını düşünün. Bu sensörlerin hemen hemen tamamı şasi üzerine veya şasi üzerine monteli bir başka panel üzerine monte edilmiştir. Yani şasinin rijitliği bu sensörlerin görevlerini yapma kapasitelerini etkileyebildiği gibi, aracın hayatı boyunca da bu hassas sensörlerin aynı değerlerde çalışması için şasinin ilk günkü halini çok hassas biçimde koruyabilmesi çok önemlidir.
Otomobil üreticileri arasındaki tek rekabet elbette güvenlik üzerine değil. Sürüş lezzeti de çok önemli bir kriter haline geldi. Markalar her yeni modelde bu modelin eskisine göre sürüşünün ne kadar sportif, ne kadar zevkli olduğunu vurguluyorlar. Genellikle abartılsa bile, her neslin sürüş zevkinin arttırılması yönünde ciddi çalışmalar olduğu ve bunun müşterilerin gözünde çok ciddi bir kriter haline geldiği kesin. Hele ki, bizim sahibi veya tutkunu olduğumuz Mazda markası da bu konuda tam bir fenomen.
Otomobil üreticileri arasındaki tek rekabet elbette güvenlik üzerine değil. Sürüş lezzeti de çok önemli bir kriter haline geldi. Markalar her yeni modelde bu modelin eskisine göre sürüşünün ne kadar sportif, ne kadar zevkli olduğunu vurguluyorlar. Genellikle abartılsa bile, her neslin sürüş zevkinin arttırılması yönünde ciddi çalışmalar olduğu ve bunun müşterilerin gözünde çok ciddi bir kriter haline geldiği kesin. Hele ki, bizim sahibi veya tutkunu olduğumuz Mazda markası da bu konuda tam bir fenomen.