Merhaba Dostlar,
Xedos'lara fısıldayan adam, grubumuzun medar-ı iftiharı @MX9 Ahmet Abimizin biricik guzusu Melahat'in koltukları yıpranıktı bildiğiniz üzere. Yurt dışından temin edilmesi maddi açıdan uygun olsa da nakliyesi yüksek tutmaktaydı. Gerçek deriden ödün vermeden koltuk yaptırmak da maliyetli olduğundan hep ertelenen koltuk değişimimiz geçen haftalarda @incirinaltı Mustafa Hocamızı ziyaretimiz ile gerçekleşmiş oldu.
29 Haziran gecesi @MX9 Ahmet Abi ve @baykalbilgin Baykal kardeşimle birlikte yola çıktık ve yaklaşık 1100 km sonra Hatay'a ulaşmıştık.
Yol boyunca bol bol Xedos'un kullanımı yanı sıra yolcu olarak da bolca tecrübe edindik. Her zaman dediğim gibi sessizlik ve konfor paha biçilemez. Hep önyargıyla baktığım ve kullanırken çok zorlandığım otomatik vitesli araç problemimi de bu uzun seyahat sonunda atlatmış oldum. Çaktırmadan keyif çıkaran kişileri de teşhir etmeden geçmeyeceğim.
Hatay'a vardığımızda akşam üzeriydi ki Mustafa Hocamız hemen bizi Faşo Ağa ile birlikte karşıladı. Şehir başına düşen Xedos 9 sayısında böylelikle Hatay ilimiz kısa bir süreliğine zirveye yerleşti.
Yakından bu guzuyu görmenin tarifi bambaşka. Tam kaçırıyordum ki guzuyu Mustafa Abi'ye yakalandım.
Türkiye'de tek "ama gerçekten tek" olan bu nadide eseri kullanmak ayrı bir keyifti. İnsan araç sürerken güler mi, gülüyor işte...
Hele o göstergesi yok mu? Gerçekten yok böyle bir şey... Buyurun sizin için çektim:
Guzunun motor ve şanzımanı yenilenmiş ki harika olmuş. Çok atak ve hisli. Bir o kadar da Xedos sessizliği ile iç içesiniz. Daha çok şey var anlatılacak da anlatılmıyor işte, yaşamadan bilinemiyormuş. Ben de yıllarca Ahmet Abi'nin söylediği "bu saatten sonra bu fiyata böyle konforlu başka araca binemem" lafını daha iyi anladım. Tecrübe etmeden anlaşılmıyormuş gerçekten. Xedos başka bir dünya...
Neyse bu ufak gezintiden sonra hava kararmadan ayağımızın tozuyla işe girişmek gerekti ki önümüzde sadece yol da dahil 2 günlük süremiz kalmıştı. Hemen Mustafa Abi'nin yedek parçalarının olduğu yere gittik ve ertesi güne kuruması için zaten sökük olan taban halısını yıkadık ve yarına kadar kuruması için astık.
Bugünlük bu kadar deyip biraz Arsuz'un güzelliklerini de görmek için gezintiye çıktık. Beklediğimden çok çok güzel bir yermiş. Hem şehir, hem doğa, hem yeşil, hem de deniz iç içe bir yer. Turistlik kısımları da şehri canlı kılmakta. Denizi de gece vakti girmemize rağmen çok güzeldi.
Ertesi gün sabahın ilk ışıklarında uyandık ve güzel bir kahvaltıdan sonra yeniden guzuların başına geçtik. Doğa ile iç içe güzel bir yerde her ne kadar güneşe aldırmadan Xedos aşkına akşama kadar sürecek mesaimiz başladı böylece.
Bu Melahatin üstündeki yıpranmış koltuklar ve halıdan bir kare. Normalde bu kadar pis değildir biz yol boyunca "nasıl olsa değiştireceğiz" diyerekten biraz pasaklı davrandık. Zenginlik böyle bir şey işte.
Dün yıkayıp kurumaya bıraktığımız taban halısından başladık öncelikle. Yeni takacağımız taban halısı sağdan direksiyonlu bir Xedos'tan daha doğrusu Millenia'dan çıktığından bazı kısımlarını ufaktan delme işlemleri uyguladık. Gördüğünüz gibi döşemenin altında bir karış yalıtım süngeri bulunmakta. At dereye, kayık niyetine bin git istediğin yere. Sökülen parçalar arasında konsol arkasında bulunan yalıtım malzemesini gördüm ki bırak sesi kurşun geçirmez bu dedim. En baştan düşünmüşler sessizliği ve konforu Japon amcamlar. Bizim gibi sonradan her yerine pamuk tıkamak zorunda bırakmamışlar.
Bir yandan halıyla ilgilenirken diğer koldan da Melahat'in iç parçalarını söktük. Daha doğrusu Baykal söktü çoğunu. İncelediğim kadarıyla 626 GE'ler ile aynı mantığa sahip iç parçalar. Sökülme noktaları, sökme sırası gibi ortak özellikleri var ki bu kısımları işin heyecanından mıdır, tepemizdeki güneşten midir çok fotoğraflayamamışız.
İç parçaların sökümünden sonra süpürge ile iyice temizlenen guzumuzun koltuklarını ayarlamaya geldi sıra. Sağdan direksiyonlu olduğu için şoför kısmındaki tesisatın yanı sıra ön yolcu tarafında da ileri/geri ve sırt ayarıyla birlikte yükseklik ayarı olan dünyadaki tek Xedos 9 olarak Melahat'i tarihe not olarak geçtik böylelikle.
Sağ/sol detayını da düzelttikten sonra koltuklarımızı da şimdilik yüzeysel olarak temizledik. Yılların tozundan dolayı ince bir temizliğe ihtiyacı var aslında ama bizim süremiz kısıtlı olduğundan sadece oturabilecek seviyeye getirmekle yetindik.
Eski gri renk koltukları da tabi ki öylece bıraktık. Araç kabinindeki iç trim parçaları da söktük. Koltukların rengi ile uyumlu olsun diye B ve C sütunundaki kaplamaları, kapı eşikleri gibi bazı kısımları da açık renkteki parçalar ile değiştirdik.
Temizlenen parçaları yeniden Melahat'e montajlama işlemlerine geçtik böylelikle.
Öncelikle taban halısından başladık ve sonrasında iç parçalara geçildi.
Kapı fitilleri ve eşikleri de koltuklar ile uyum sağlayacak şekle büründü böylece. Özel bir üretim tarzında çift renkten oluşan iç kısma sahip bir Xedos ortaya çıkmaya başladı.
Yavaş yavaş parçalar birbiriyle uyumlu hale geldi. Aslında orta konsolu da değiştirmek gibi bir düşüncemiz olsa da aracın sağdan direksiyonlu olması engeliyle karşılaştık.
Koltuklarımız test edildikten sonra montaja hazır.
Koltukları görünce yorgunluktan yatasım gelse de daha işimiz bitmemişti tabi. Bu arada koltuk, koltuk diyorum ama bunlar bildiğimiz kanepe ya da taht gibi bir şey.
Çıkan koltuğun içini açtığımızda öyle ince ayrıntılar var ki ön tarafları birbirine dönüştürürken ayrıntıları fazlasıyla öğrendik. Ve koltuklar o kadar ağırdı ki evimizdeki 3'lü koltuklar o kadar ağır olamaz. Nasıl bir işçilik, nasıl bir dayanıklılık, nasıl bir üretimse artık, "adamlar yapmış" diyorsunuz. Hemen şu soru da akla gelebilir tabi. "Eğer o kadar kaliteliyse neden Melahat'in koltukları parçalanmıştı?". Emin olun koltuğu tek parçalanmış Xedos9 sanırım Ahmet Abi'ninkiydi. Bunun nedeni de önceki sahipleri tarafından büyük ihtimalle derinin kaldıramayacağı kimyasalların kullanılması ve bakımının yanlış yapılması/hiç yapılmamasıydı. Bu da deri koltuğun cilvesi işte. Gerçek deriden yapılmış bu koltukların normal şartlarda eskimesi en azından bu kadar parçalanması mümkün değil çünkü. Yeni taktığımız koltuklar bile yıllarca toz, toprak, nem altında atıl şekilde kalmasına rağmen azıcık temizlik ile bu hale geldi.
Sonlara doğru yaklaşırken yüzümüzde güzel gülümsemeler vardı. Bir de üzerine serdiğimiz orijinal paspaslarla çok daha güzel göründü ama burayı da fotoğraflayamamışız. Ahmet Abi'den cici fotoğraflar bekliyoruz artık güncel durumdaki...
Akşama doğru Ahmet Abinin askerlerinin birazcık şaftı kaysa da hala ayakta durabiliyorduk.
Sonuç olarak cümle içinde kullanınca çok kısa süren fakat işin içine girince yaklaşık bir günümüzü alan Melahat'in iç değişikliği ile guzuya yeniden bir can vermiş olduk. Kendi aracıma olsa bu kadar sevinirdim. Hem tecrübe ediniminin hem de yine bir guzunun ömrünü uzattığımızın mutluluğunu yaşadık.
Yine akşam olmak üzereydi ki Mustafa Abimizin evine doğru geçtik. Ailesi de dahil misafirperverliğini yine sonuna kadar gösterdiler. Akşam yemeğimizi de hep beraber yedik ve hoş muhabbet eşliğinde bu günümüzü de bitirdik.
Ertesi sabah kahvaltımızı yaptık ve Mustafa Abi'nin guzusunu da tekrar bir elden geçirip hoşçakal dedikten sonra öğlene doğru yeniden İzmir yoluna çıktık. Artık o kadar benimsemişim ki Xedoscanları dönüş yolunca bu fırsat bir daha gelmez diyerekten pertim çıkana kadar guzuyu kullandım.
İzmir'e döndüğümüzde 2 Temmuz gününün ilk saatleriydi fakat emeklerimiz sonucu ortaya çıkanlar tüm yorgunluğumuza değdi...
Böyle güzel Xedos tecrübelerini bize de yaşatan @MX9 Ahmet Abime, ailesiyle birlikte bizi çok samimi karşılayan @incirinaltı Mustafa Hocama ve böyle güzel insanlarla tanışmaya vesile olan forum kurucularına tekrar teşekkür ediyorum. Bir de darısı başıma inşallah diyorum.
Kalın sağlıcakla...
Xedos'lara fısıldayan adam, grubumuzun medar-ı iftiharı @MX9 Ahmet Abimizin biricik guzusu Melahat'in koltukları yıpranıktı bildiğiniz üzere. Yurt dışından temin edilmesi maddi açıdan uygun olsa da nakliyesi yüksek tutmaktaydı. Gerçek deriden ödün vermeden koltuk yaptırmak da maliyetli olduğundan hep ertelenen koltuk değişimimiz geçen haftalarda @incirinaltı Mustafa Hocamızı ziyaretimiz ile gerçekleşmiş oldu.
29 Haziran gecesi @MX9 Ahmet Abi ve @baykalbilgin Baykal kardeşimle birlikte yola çıktık ve yaklaşık 1100 km sonra Hatay'a ulaşmıştık.
Yol boyunca bol bol Xedos'un kullanımı yanı sıra yolcu olarak da bolca tecrübe edindik. Her zaman dediğim gibi sessizlik ve konfor paha biçilemez. Hep önyargıyla baktığım ve kullanırken çok zorlandığım otomatik vitesli araç problemimi de bu uzun seyahat sonunda atlatmış oldum. Çaktırmadan keyif çıkaran kişileri de teşhir etmeden geçmeyeceğim.
Hatay'a vardığımızda akşam üzeriydi ki Mustafa Hocamız hemen bizi Faşo Ağa ile birlikte karşıladı. Şehir başına düşen Xedos 9 sayısında böylelikle Hatay ilimiz kısa bir süreliğine zirveye yerleşti.
Yakından bu guzuyu görmenin tarifi bambaşka. Tam kaçırıyordum ki guzuyu Mustafa Abi'ye yakalandım.
Türkiye'de tek "ama gerçekten tek" olan bu nadide eseri kullanmak ayrı bir keyifti. İnsan araç sürerken güler mi, gülüyor işte...
Hele o göstergesi yok mu? Gerçekten yok böyle bir şey... Buyurun sizin için çektim:
Guzunun motor ve şanzımanı yenilenmiş ki harika olmuş. Çok atak ve hisli. Bir o kadar da Xedos sessizliği ile iç içesiniz. Daha çok şey var anlatılacak da anlatılmıyor işte, yaşamadan bilinemiyormuş. Ben de yıllarca Ahmet Abi'nin söylediği "bu saatten sonra bu fiyata böyle konforlu başka araca binemem" lafını daha iyi anladım. Tecrübe etmeden anlaşılmıyormuş gerçekten. Xedos başka bir dünya...
Neyse bu ufak gezintiden sonra hava kararmadan ayağımızın tozuyla işe girişmek gerekti ki önümüzde sadece yol da dahil 2 günlük süremiz kalmıştı. Hemen Mustafa Abi'nin yedek parçalarının olduğu yere gittik ve ertesi güne kuruması için zaten sökük olan taban halısını yıkadık ve yarına kadar kuruması için astık.
Bugünlük bu kadar deyip biraz Arsuz'un güzelliklerini de görmek için gezintiye çıktık. Beklediğimden çok çok güzel bir yermiş. Hem şehir, hem doğa, hem yeşil, hem de deniz iç içe bir yer. Turistlik kısımları da şehri canlı kılmakta. Denizi de gece vakti girmemize rağmen çok güzeldi.
Ertesi gün sabahın ilk ışıklarında uyandık ve güzel bir kahvaltıdan sonra yeniden guzuların başına geçtik. Doğa ile iç içe güzel bir yerde her ne kadar güneşe aldırmadan Xedos aşkına akşama kadar sürecek mesaimiz başladı böylece.
Bu Melahatin üstündeki yıpranmış koltuklar ve halıdan bir kare. Normalde bu kadar pis değildir biz yol boyunca "nasıl olsa değiştireceğiz" diyerekten biraz pasaklı davrandık. Zenginlik böyle bir şey işte.
Dün yıkayıp kurumaya bıraktığımız taban halısından başladık öncelikle. Yeni takacağımız taban halısı sağdan direksiyonlu bir Xedos'tan daha doğrusu Millenia'dan çıktığından bazı kısımlarını ufaktan delme işlemleri uyguladık. Gördüğünüz gibi döşemenin altında bir karış yalıtım süngeri bulunmakta. At dereye, kayık niyetine bin git istediğin yere. Sökülen parçalar arasında konsol arkasında bulunan yalıtım malzemesini gördüm ki bırak sesi kurşun geçirmez bu dedim. En baştan düşünmüşler sessizliği ve konforu Japon amcamlar. Bizim gibi sonradan her yerine pamuk tıkamak zorunda bırakmamışlar.
Bir yandan halıyla ilgilenirken diğer koldan da Melahat'in iç parçalarını söktük. Daha doğrusu Baykal söktü çoğunu. İncelediğim kadarıyla 626 GE'ler ile aynı mantığa sahip iç parçalar. Sökülme noktaları, sökme sırası gibi ortak özellikleri var ki bu kısımları işin heyecanından mıdır, tepemizdeki güneşten midir çok fotoğraflayamamışız.
İç parçaların sökümünden sonra süpürge ile iyice temizlenen guzumuzun koltuklarını ayarlamaya geldi sıra. Sağdan direksiyonlu olduğu için şoför kısmındaki tesisatın yanı sıra ön yolcu tarafında da ileri/geri ve sırt ayarıyla birlikte yükseklik ayarı olan dünyadaki tek Xedos 9 olarak Melahat'i tarihe not olarak geçtik böylelikle.
Sağ/sol detayını da düzelttikten sonra koltuklarımızı da şimdilik yüzeysel olarak temizledik. Yılların tozundan dolayı ince bir temizliğe ihtiyacı var aslında ama bizim süremiz kısıtlı olduğundan sadece oturabilecek seviyeye getirmekle yetindik.
Eski gri renk koltukları da tabi ki öylece bıraktık. Araç kabinindeki iç trim parçaları da söktük. Koltukların rengi ile uyumlu olsun diye B ve C sütunundaki kaplamaları, kapı eşikleri gibi bazı kısımları da açık renkteki parçalar ile değiştirdik.
Temizlenen parçaları yeniden Melahat'e montajlama işlemlerine geçtik böylelikle.
Öncelikle taban halısından başladık ve sonrasında iç parçalara geçildi.
Kapı fitilleri ve eşikleri de koltuklar ile uyum sağlayacak şekle büründü böylece. Özel bir üretim tarzında çift renkten oluşan iç kısma sahip bir Xedos ortaya çıkmaya başladı.
Yavaş yavaş parçalar birbiriyle uyumlu hale geldi. Aslında orta konsolu da değiştirmek gibi bir düşüncemiz olsa da aracın sağdan direksiyonlu olması engeliyle karşılaştık.
Koltuklarımız test edildikten sonra montaja hazır.
Koltukları görünce yorgunluktan yatasım gelse de daha işimiz bitmemişti tabi. Bu arada koltuk, koltuk diyorum ama bunlar bildiğimiz kanepe ya da taht gibi bir şey.
Çıkan koltuğun içini açtığımızda öyle ince ayrıntılar var ki ön tarafları birbirine dönüştürürken ayrıntıları fazlasıyla öğrendik. Ve koltuklar o kadar ağırdı ki evimizdeki 3'lü koltuklar o kadar ağır olamaz. Nasıl bir işçilik, nasıl bir dayanıklılık, nasıl bir üretimse artık, "adamlar yapmış" diyorsunuz. Hemen şu soru da akla gelebilir tabi. "Eğer o kadar kaliteliyse neden Melahat'in koltukları parçalanmıştı?". Emin olun koltuğu tek parçalanmış Xedos9 sanırım Ahmet Abi'ninkiydi. Bunun nedeni de önceki sahipleri tarafından büyük ihtimalle derinin kaldıramayacağı kimyasalların kullanılması ve bakımının yanlış yapılması/hiç yapılmamasıydı. Bu da deri koltuğun cilvesi işte. Gerçek deriden yapılmış bu koltukların normal şartlarda eskimesi en azından bu kadar parçalanması mümkün değil çünkü. Yeni taktığımız koltuklar bile yıllarca toz, toprak, nem altında atıl şekilde kalmasına rağmen azıcık temizlik ile bu hale geldi.
Sonlara doğru yaklaşırken yüzümüzde güzel gülümsemeler vardı. Bir de üzerine serdiğimiz orijinal paspaslarla çok daha güzel göründü ama burayı da fotoğraflayamamışız. Ahmet Abi'den cici fotoğraflar bekliyoruz artık güncel durumdaki...
Akşama doğru Ahmet Abinin askerlerinin birazcık şaftı kaysa da hala ayakta durabiliyorduk.
Sonuç olarak cümle içinde kullanınca çok kısa süren fakat işin içine girince yaklaşık bir günümüzü alan Melahat'in iç değişikliği ile guzuya yeniden bir can vermiş olduk. Kendi aracıma olsa bu kadar sevinirdim. Hem tecrübe ediniminin hem de yine bir guzunun ömrünü uzattığımızın mutluluğunu yaşadık.
Yine akşam olmak üzereydi ki Mustafa Abimizin evine doğru geçtik. Ailesi de dahil misafirperverliğini yine sonuna kadar gösterdiler. Akşam yemeğimizi de hep beraber yedik ve hoş muhabbet eşliğinde bu günümüzü de bitirdik.
Ertesi sabah kahvaltımızı yaptık ve Mustafa Abi'nin guzusunu da tekrar bir elden geçirip hoşçakal dedikten sonra öğlene doğru yeniden İzmir yoluna çıktık. Artık o kadar benimsemişim ki Xedoscanları dönüş yolunca bu fırsat bir daha gelmez diyerekten pertim çıkana kadar guzuyu kullandım.
İzmir'e döndüğümüzde 2 Temmuz gününün ilk saatleriydi fakat emeklerimiz sonucu ortaya çıkanlar tüm yorgunluğumuza değdi...
Böyle güzel Xedos tecrübelerini bize de yaşatan @MX9 Ahmet Abime, ailesiyle birlikte bizi çok samimi karşılayan @incirinaltı Mustafa Hocama ve böyle güzel insanlarla tanışmaya vesile olan forum kurucularına tekrar teşekkür ediyorum. Bir de darısı başıma inşallah diyorum.
Kalın sağlıcakla...