Selam ıvır zıvır işlerle uğraşmaktan zevk alan dostlarım. Bugün yine "ağır işsizlik" dolu bir uygulamadan bahsedeceğim.
(Bir kahve/çay iyi gider.)
Geçen gün motoru temizlerken, temizledikten sonra bile pek bir albenisi olmadığını yazmıştım şuradaki mesajımda. Bir de temizledikten sonra siyah plastikler üzerinde zamanında ön tamponu boyarken uçuşan beyaz boyaların olduğunu fark ettim. Oysa ki ben onları toz sanıyordum ki değilmiş. Onları çıkarayım diye inceden ıslak zımpara yapmaya kalkıştım ki o da çizikler bıraktı. Hava filtresi kutusu üstünde özellikle belli oluyor şu görselde:
Tüm bu olumsuzluklar ve biraz da merak yüzünden motor ve yardımcı ekipmanlarına elimden geldiğince kısıtlı bütçe ayırarak ufak tefek dokunuşlar yapmak istedim. Daha önce şuradaki konuda motor kapağı parlatma uygulaması hakkında biraz bilgi vermeye çalışmıştım. Gönül isterdi ki eski Amerikan araçları gibi bütün metalleri parlatalım, hatta plastik parçaları da metale çevirip dolu dolu krom bir görüntü elde edelim... Şartlar böyle olmayınca olanaklar doğrultusunda motor kapağı ve kaput altındaki diğer parçaları boyamak gibi kendi zevkime göre biraz ortaya karışık şeyler yaptım.
Motor kapağı boyama bir çok kullanıcının yaptığı bir uygulamadır bildiğiniz gibi, hatta yurt dışında buna özel dokulu boyalar/kimyasallar mevcut. Renk tercihleri aracın karakteristiğine ve de kullanıcının zevkine göre değişkenlik gösteriyor tabi. Ben bu doğrultuda siyah renk seçtim. Birinci nedeni kapağı boyayacağım malzemenin ısıya dayanıklı olmasını istememdi, daha doğrusu ustam uyardı. Normal sprey boyalarla da boyanıyor tabi ve hatta çoğu kullanıcı böyle yapıyor da ben ne olur ne olmaz diye tercih etmedim. Tabi ısıya dayanıklı boyalarda renk çeşitliliği çok yok, Türkiye'de gördüğüm kadarıyla siyah, beyaz, gri renkleri mevcut. İkincisi de siyah rengi sevmem; çeşit olsaydı belki maviyi kullanırdım, o da Mazda ile ilişkili olduğu için... Neyse birinci rengimizi böylece seçtik, ikinci rengimizi de aracın kapak, yağ çubuğu gibi şeylerine uyumlu olsun diye sarı olarak tercih ettim.
Malzemelere geçeyim hızlıca: 1 kutu ısıya dayanıklı sprey boya, 1 tüp mat siyah akrilik sprey boya, 1 tüp pütür spreyi (opsiyonel) , 1 tüp sarı renk sprey boya, maskeleme bandı, 200, 800, 2000 kum zımpara, metal parlatıcı, motor üzerinde bulunan sayı ve çeşit kadar civata (bu da opsiyonel), sökmek takmak için aletler vs.
İşe ilkin geçen haftalarda sökmesi zor olan egzoz çıkışını kapatan (üzerinde "HOT" uyarısı yazan) teneke parçasından başladım. Distribitörü sökerek çıktığı için bunu ustaya söktürmüştüm. Önce yıkayıp kuruladıktan sonra ısıya dayanıklı boya ile boyadım. Gayet hızlı ve güzel oldu. Boyanın kullanım talimatında "boyama işlemi bittikten 1 saat sonra 160-200 derecede ısıtın" yazıyordu. Araç üzerine takınca egzoz çıkışındaki sıcaklıkla birlikte elbet kendiliğinden ısınacaktı ama ben merak ettim ne olacak diye? O yüzden evdeki fırını 200 dereceye ayarlayıp 10-15 dakika pişirdim. Değişik bir koku oluşsa da sonuç güzeldi.
Parlaklığı gitti ve daha da pütürlü kadifemsi bir hal aldı. Bu görüntüsünü çok beğendiğim için daha da pütürleştireyim diyerekten üzerine ince bir kat da (araç ses yalıtımında kullanılan) pütür spreyi attım. Önemle belirteyim ki sıcakken bu boyaya parmağınızın ucuyla dahi dokunmayın hemen jel bir hal alıyor ve artık orayı tamir etmek çok zor oluyor. Bozulan yere biraz zımpara ve biraz daha pütür spreyi ile toparlamaya çalıştım, neyse ki şansıma görünmeyen bir yerde kaldı.
Bu kolay işi bitirip parçayı koydum bir kenara ve akabinde kaput altında ne kadar kapak vs. varsa çıkarıp sarı renge çevirdim. Burası biraz sıkıntılı oldu aslında. İlkin sarı renk plastidip malzeme ile kaplayayım, sıkılırsam sökerim demiştim. Ama renk sarı olunca ve kapatılacak yüzey siyah olunca zaten normalde 4-5 kat atıldığında örtücülüğünü tam sağlayan plastidip bu işte yetersiz kaldı. Devam etseydim 15 kat sonunda belki tam kapatırdı da uğraşmamak için plastidip'i bir köşeye bırakıp sarı renk sprey boya aldım ve boyamaya başladım tekrar...
Yağ kapağı üzerindeki "yağ" işaretini siyah renk ile belirginleştirmek istedim, ince işçilik konusunda hep bi' kaşıntım vardır bilirsiniz. Bunun için de hanımdan siyah ojesini ödünç alıp iğne/aşı yapılan enjektör ile hafiften sembolü oluşturan boşluklara sıkmaya başladım. Olmadı!!!
Ojeyi seyreltmek gerekiyormuş kapağın içine edince anladım. Sonra tekrar silip sarı boya ile kapatmaya çalışsam da biraz pürüzlü bir sonuç oldu. Yine istediğimi tam alamadım haliyle. Sarı renk boyanın mat versiyonu olmadığı için biraz çiğ kaldı. Belki de sarıyı seçmemeliydim bilemiyorum da onu da matlaştırmak için az önce işe yaramayan plastidip ile tekrar tüm parçaları kapladım. Biraz daha kendini toparlar gibi oldu ama hala emin değilim, sizlerin yorumlarını da bekliyorum konu sonunda... Aslında photoshop ile önizleme yaptığımda güzel görünüyordu, gerçekte değişik oldu, bilemiyorum; belki canım sıkılırsa aralara serpiştirilen sarı rengi gri veya siyah ile değiştirebilirim.
Her neyse topu topu 15 liralık bir kutu boyaya bakar renk değiştirmek deyip geçiyoruz kaput altındaki diğer plastik aksamların boyanmasına (motor kapağını en sonra bırakıyorum, heyecan olsun). Az önce de dediğim gibi yanlış kalınlıkta zımpara kullanımı sonucu çizikler oluşturduğum parçaları ve haliyle yıllarca araç üstünde durdukça pasaklı olmuş tüm hava akış sisteminden, sigorta kapağına, direksiyon pompası kasnağı koruyucusundan (değişik bir tamlama oldu) ıvır zıvır hortumlara kadar ne kadar siyah parça varsa hepsini söktüm. Hepsini eve çıkarıp parçalara ayırdıktan sonra yıkanabilecekleri bizim köpüşün bebe şampuanını kullanarak, bir yandan da bulaşık süngeri ile okşayarak yıkadım (guzuyu satarsam günün birinde bu fotoğrafı mutlaka kullanacağım).
Zımparalanacak parçaları ince zımpara ile düzelttim, tamir edilecekleri onardım. Güzel bir bahane oldu aslında bu durum yenileme açısından da... Sonra tezgahımı (benim tezgahım meşhur çeyizlik sinim oluyor) kurdum ve inceden iki kat boya attım. Tabi bunları ısıya dayanıklı boya ile değil akrilik mat siyah sprey boya ile boyuyoruz, diğeri biraz pahalı çünkü, boşa harcamamak gerek...
Bir de hava akışmetresini boyarken dikkat etmelisiniz mutlaka, biliyorsunuz içindeki mikroskobik tel parçası çok hassas.
Bu aşamayı da geçtikten sonra geliyoruz motor kapağını boyamaya... Kapağı çıkarma işlemi bildiğiniz gibi dikkat isteyen bir durum, hele ki külbütör kapak contasını tekrar kullacaksanız sökme/takma işinde hassas olmanız gerekiyor. O yüzden ben bu işlemi Tosun Ustanın mekanında yapmayı tercih ettim.
Kapağımızı çıkarıp tezgahımıza alıyoruz. Contayı, buji kablolarını tutan klipsleri PCV valfinin plastiğini (sertleşmişse çıkartmaya zorlamayın) vs. çıkarıyoruz. Kuvvetli kimyasallar kullanarak yağdan kirden kapağımızı ön/arka arındırıyoruz. Çok büyük çizikler varsa inceden bir zımpara yapıyoruz. Vida delikleri ve buji kablosunun girdiği boşluklarını maskeliyoruz.
Sonra ısıya dayanıklı boyamızı yeniden iyice çalkaladıktan sonra boyamaya başlıyoruz. Bu normal mat siyah boyadan bile daha örtücü ve kokusuz olduğu için boya yapmak ayrı bir keyif veriyor ve 2-3 kat attığımızda hemen hemen işlemimiz bitmiş oluyor. Kapağa pütür spreyi atmadım, açıkçası unuttum. Taa ki birazdan yapacağım sakarlığa kadar...
Neyse, görüldüğü gibi bu da hafif pütürlü güzel bir ton. Tabi egzoz manifoldu tenekesini evde fırına vermiştim, sanayide fırın olmadığından ısı tabancası ile işimizi göreceğiz burada...
Kapağımız iyice soğuyunca kapak üstündeki yazıları parlatma işlemine geçiyoruz. Zımpara yapacağımız yazılı kısımların kenarlarını bant ile maskeliyoruz. Sonrasında kalın bir zımpara ve altına destek olacak, takoz görevi görecek düz bir parça ile kabasını zımparalıyoruz. Sonrasında daha ince zımparaya geçip bu işlemleri su ile takviye yaparak tekrarlıyoruz. En ince zımparaya geçince takozu artık kullanmıyoruz. Tek parmağımızın altına sıkıştırdığımız zımparayı dairesel hareketler çizerek iyice pürüzsüzleştirmeye çalışıyoruz. Tabi bir yandan su kullandığımızdan bantları da arada takviye etmek gerekiyor.
Sıra geldi zımparaladığımız yere son dokunuşlarımızı yapmaya. Bir parça bez ve metal parlatıcısı ile iyice bastırarak bu bölgeyi ovuyoruz. Beze bir parça parlatıcı sürüp yaparsanız daha kolay olur, harflerin arası daha az dolar ve temizlemesi kolaylaşır. Ben ilk yanlış yapıp kapağa sürdüm de sonradan düzelttim.
Parlatma işlemini ne kadar çok yaparsanız o kadar güzel sonuç alındığını söylemeliyim yine. Hepsi bu kadar.
Derseniz ki "soldaki DOHC vs. yazılara neden aynı işlemi uygulamadın?", açıkçası tek taraflı daha güzel olacağını ve önemli olan markanın dikkat çekmesini sağlamak olduğunu düşünmemdir. V6 olsaydı kesin yapardım tabi de oradaki küçük ve o ince ayrıntılardan gözüm korktu.
Son aşamamız olan kapağı motora takmaya geldiğinde daha öne motor kapağında ve alttaki tenekede (bu parçanın da adı teneke kaldı) kullanılan civataların hepsinden sayısı ve çeşidi kadar yenilerini aldım. Ozan Usta "krom olanlarından al, paslanmaz" dedi ama bulamadım, mecbur normallerinden kullandım. Zaten toplamda 9 lira tuttu, paslanırsa tekrar değiştiririm diye düşünüyorum.
Kapak contamızı yerine takıp üst kapağımızı da yerine yerleştiriyoruz. Benim kapak 4-5 kere açıldığından dolayı sıvı conta ile desteklendi. Belki bu sefer conta kesin yağ kaçırır diye düşünüyordum ki şimdilik bir şey göremedim. Orijinal olmasından kaynaklı herhalde? Öhöööm...
Araç başına geçtik ve kapağı yerine oturtturduk. Civatalarımızı ustaya sıktırdım belirli bir sıkma ayarı veya torku olduğu için. Sonra ustaya "gerisini ben hallederim" dedim veeeee yine ufak bir sakarlık yaptım. Direksiyon pompasının hortumunu kapağın üzerinden atlatırken kapağın üzerine sürttü ve çizildi. Burayı bir iki pıst ile tamir edeyim derken tüpün dibinde kalmış boya top top, damlayarak atmasın mı? Kuş pisliği gibi kaldı orada!
İşin kötüsü bir atımlık bile ısıya dayanıklı boya kalmamıştı tüpte, atan da bu şekildeydi. Zaten diğer fotoğraflarda göreceğiniz gibi bazı yerlere de boncuk olarak atmıştı tüpün dibi geldiği için. Tekrar kapağı sökmek/takmak boyamak ustadan küfür yememe sebep olacağından bu kısmı araç üstünde yüzeysel maskeleme yapıp pütür spreyi ile bir kat daha boyadım.
Sizin de anladığınız üzere yine sizin için yaşanacak tüm problemleri bir bir tecrübe ettim. İçiniz rahat olsun, gönül rahatlığıyla işlemleri artık uygulayabilirsiniz.
Geçelim araç üstündeki görüntülerine. Parça elimizdeyken bakınca uyumsuz element gibi dursa da araç üstünde bütünlüğü sağladı benim görüşüme göre. Tabi bu zevk meselesi olduğu için görüşler değişebilir.
Bir de alibaba'dan sarı renkte çeşitli çaplarda kablo spirali (helezon makaron) siparişini geçtim. Onlar daha gelmedi. Gelince onları da kullanarak biraz daha dengeli bir hal alacaktır diye düşünmekteyim. Bunun yanında gövde kısmındaki (yani ön camın alt kısmı) dökülmekte olan izolasyon keçesine de bir el atıp kötü görüntüyü yok etmek için çalışmalar yapacağım. Motor kulağını çıkaramayacağım için onu da araç üstünde sakin bir zamanda boyayacağım, kaput tutan çubuğu (birazdan göreceksiniz) belki siyaha tekrar döndüreceğim gibi gibi... Onlarla birlikte daha güzel olacak umarım. En başta da dediğim gibi sizin de fikirlerinize açığım, olumlu/olumsuz eleştirilerinizi yazın lütfen.
Bunlar da tüm işlemlerin genel bir görüntüsü. Özellikle o egzoz manifoldunu koruyan tenekeyi boyamasaydım bu bütünlük kesinlikle sağlanamazdı gibi... Ön hava kısmındaki "caution" etiketi klima gazı için olan bir etiket ve normalde bu güne kadar yaşaması olağan dışı olduğundan ben yeniden tasarladım. Orijinal rengi açık mavi olsa da bu kadar sarının arasına o renk olmazdı haliyle... Hatta ileride muhtemel akü değişimini akünün amperine, fiyatına göre değil rengine göre bile yapmayı düşünebilirim?
Tabi bir de "mazdagaraj" imzamızı da ön kısma iliştirdik.
GLX'in altında ne yazıyor diye merak ediyorsanız hemen cevap vereyim: "Bayraktar Edition". Önce iyice bir gülün sonra açıklamayı yapacağım. Bunu yazmamın aslında iki amacı var:
Birincisi (ciddi amaç) Cemşid'in motor-mekanik gibi kısımlarına her ne kadar haliyle ustalar baktıysa da geri kalan her noktasını sil-baştan emek emek yaptım, yapmaya devam ediyorum. Aldığımdan beri köşe bucak her bir yerini sökerek/onararak/toplayarak/temizleyerek elden geçirdim, bir çok yerinde değişik uygulamalarla standart tombaklarda olmayan kişiselleştirmeler yaptım, bunların işçiliğiyle kendim uğraştım ve hep neler yapılabilir diye araştırmalar yaparak kafa yordum; özetle çok emek verdim sizin de bildiğiniz gibi; çoğumuzun yaptığı gibi... Bu yüzden guzumun bir köşesinde de adım geçsin istedim.
İkinci amacım (mizahi amaç) genellikle ortamlarda "şu ediişın, bu ediişın", yok efenim "royal stance, classic stance", yok benim arabam özel sipariş "limitıt versiyon" vs. vs. gibi dolaşan gereksiz şeylere atıfta bulunmaktı. Sözüm meclisten dışarı, ön cama bir metrelik sticker bastırmakla "roooyıl sitens" olmuyor canlarım benim.
Hadi öptüm hepinizi...
(Bir kahve/çay iyi gider.)
Geçen gün motoru temizlerken, temizledikten sonra bile pek bir albenisi olmadığını yazmıştım şuradaki mesajımda. Bir de temizledikten sonra siyah plastikler üzerinde zamanında ön tamponu boyarken uçuşan beyaz boyaların olduğunu fark ettim. Oysa ki ben onları toz sanıyordum ki değilmiş. Onları çıkarayım diye inceden ıslak zımpara yapmaya kalkıştım ki o da çizikler bıraktı. Hava filtresi kutusu üstünde özellikle belli oluyor şu görselde:
Tüm bu olumsuzluklar ve biraz da merak yüzünden motor ve yardımcı ekipmanlarına elimden geldiğince kısıtlı bütçe ayırarak ufak tefek dokunuşlar yapmak istedim. Daha önce şuradaki konuda motor kapağı parlatma uygulaması hakkında biraz bilgi vermeye çalışmıştım. Gönül isterdi ki eski Amerikan araçları gibi bütün metalleri parlatalım, hatta plastik parçaları da metale çevirip dolu dolu krom bir görüntü elde edelim... Şartlar böyle olmayınca olanaklar doğrultusunda motor kapağı ve kaput altındaki diğer parçaları boyamak gibi kendi zevkime göre biraz ortaya karışık şeyler yaptım.
Motor kapağı boyama bir çok kullanıcının yaptığı bir uygulamadır bildiğiniz gibi, hatta yurt dışında buna özel dokulu boyalar/kimyasallar mevcut. Renk tercihleri aracın karakteristiğine ve de kullanıcının zevkine göre değişkenlik gösteriyor tabi. Ben bu doğrultuda siyah renk seçtim. Birinci nedeni kapağı boyayacağım malzemenin ısıya dayanıklı olmasını istememdi, daha doğrusu ustam uyardı. Normal sprey boyalarla da boyanıyor tabi ve hatta çoğu kullanıcı böyle yapıyor da ben ne olur ne olmaz diye tercih etmedim. Tabi ısıya dayanıklı boyalarda renk çeşitliliği çok yok, Türkiye'de gördüğüm kadarıyla siyah, beyaz, gri renkleri mevcut. İkincisi de siyah rengi sevmem; çeşit olsaydı belki maviyi kullanırdım, o da Mazda ile ilişkili olduğu için... Neyse birinci rengimizi böylece seçtik, ikinci rengimizi de aracın kapak, yağ çubuğu gibi şeylerine uyumlu olsun diye sarı olarak tercih ettim.
Malzemelere geçeyim hızlıca: 1 kutu ısıya dayanıklı sprey boya, 1 tüp mat siyah akrilik sprey boya, 1 tüp pütür spreyi (opsiyonel) , 1 tüp sarı renk sprey boya, maskeleme bandı, 200, 800, 2000 kum zımpara, metal parlatıcı, motor üzerinde bulunan sayı ve çeşit kadar civata (bu da opsiyonel), sökmek takmak için aletler vs.
İşe ilkin geçen haftalarda sökmesi zor olan egzoz çıkışını kapatan (üzerinde "HOT" uyarısı yazan) teneke parçasından başladım. Distribitörü sökerek çıktığı için bunu ustaya söktürmüştüm. Önce yıkayıp kuruladıktan sonra ısıya dayanıklı boya ile boyadım. Gayet hızlı ve güzel oldu. Boyanın kullanım talimatında "boyama işlemi bittikten 1 saat sonra 160-200 derecede ısıtın" yazıyordu. Araç üzerine takınca egzoz çıkışındaki sıcaklıkla birlikte elbet kendiliğinden ısınacaktı ama ben merak ettim ne olacak diye? O yüzden evdeki fırını 200 dereceye ayarlayıp 10-15 dakika pişirdim. Değişik bir koku oluşsa da sonuç güzeldi.
Parlaklığı gitti ve daha da pütürlü kadifemsi bir hal aldı. Bu görüntüsünü çok beğendiğim için daha da pütürleştireyim diyerekten üzerine ince bir kat da (araç ses yalıtımında kullanılan) pütür spreyi attım. Önemle belirteyim ki sıcakken bu boyaya parmağınızın ucuyla dahi dokunmayın hemen jel bir hal alıyor ve artık orayı tamir etmek çok zor oluyor. Bozulan yere biraz zımpara ve biraz daha pütür spreyi ile toparlamaya çalıştım, neyse ki şansıma görünmeyen bir yerde kaldı.
Bu kolay işi bitirip parçayı koydum bir kenara ve akabinde kaput altında ne kadar kapak vs. varsa çıkarıp sarı renge çevirdim. Burası biraz sıkıntılı oldu aslında. İlkin sarı renk plastidip malzeme ile kaplayayım, sıkılırsam sökerim demiştim. Ama renk sarı olunca ve kapatılacak yüzey siyah olunca zaten normalde 4-5 kat atıldığında örtücülüğünü tam sağlayan plastidip bu işte yetersiz kaldı. Devam etseydim 15 kat sonunda belki tam kapatırdı da uğraşmamak için plastidip'i bir köşeye bırakıp sarı renk sprey boya aldım ve boyamaya başladım tekrar...
Yağ kapağı üzerindeki "yağ" işaretini siyah renk ile belirginleştirmek istedim, ince işçilik konusunda hep bi' kaşıntım vardır bilirsiniz. Bunun için de hanımdan siyah ojesini ödünç alıp iğne/aşı yapılan enjektör ile hafiften sembolü oluşturan boşluklara sıkmaya başladım. Olmadı!!!
Ojeyi seyreltmek gerekiyormuş kapağın içine edince anladım. Sonra tekrar silip sarı boya ile kapatmaya çalışsam da biraz pürüzlü bir sonuç oldu. Yine istediğimi tam alamadım haliyle. Sarı renk boyanın mat versiyonu olmadığı için biraz çiğ kaldı. Belki de sarıyı seçmemeliydim bilemiyorum da onu da matlaştırmak için az önce işe yaramayan plastidip ile tekrar tüm parçaları kapladım. Biraz daha kendini toparlar gibi oldu ama hala emin değilim, sizlerin yorumlarını da bekliyorum konu sonunda... Aslında photoshop ile önizleme yaptığımda güzel görünüyordu, gerçekte değişik oldu, bilemiyorum; belki canım sıkılırsa aralara serpiştirilen sarı rengi gri veya siyah ile değiştirebilirim.
Her neyse topu topu 15 liralık bir kutu boyaya bakar renk değiştirmek deyip geçiyoruz kaput altındaki diğer plastik aksamların boyanmasına (motor kapağını en sonra bırakıyorum, heyecan olsun). Az önce de dediğim gibi yanlış kalınlıkta zımpara kullanımı sonucu çizikler oluşturduğum parçaları ve haliyle yıllarca araç üstünde durdukça pasaklı olmuş tüm hava akış sisteminden, sigorta kapağına, direksiyon pompası kasnağı koruyucusundan (değişik bir tamlama oldu) ıvır zıvır hortumlara kadar ne kadar siyah parça varsa hepsini söktüm. Hepsini eve çıkarıp parçalara ayırdıktan sonra yıkanabilecekleri bizim köpüşün bebe şampuanını kullanarak, bir yandan da bulaşık süngeri ile okşayarak yıkadım (guzuyu satarsam günün birinde bu fotoğrafı mutlaka kullanacağım).
Zımparalanacak parçaları ince zımpara ile düzelttim, tamir edilecekleri onardım. Güzel bir bahane oldu aslında bu durum yenileme açısından da... Sonra tezgahımı (benim tezgahım meşhur çeyizlik sinim oluyor) kurdum ve inceden iki kat boya attım. Tabi bunları ısıya dayanıklı boya ile değil akrilik mat siyah sprey boya ile boyuyoruz, diğeri biraz pahalı çünkü, boşa harcamamak gerek...
Bir de hava akışmetresini boyarken dikkat etmelisiniz mutlaka, biliyorsunuz içindeki mikroskobik tel parçası çok hassas.
Bu aşamayı da geçtikten sonra geliyoruz motor kapağını boyamaya... Kapağı çıkarma işlemi bildiğiniz gibi dikkat isteyen bir durum, hele ki külbütör kapak contasını tekrar kullacaksanız sökme/takma işinde hassas olmanız gerekiyor. O yüzden ben bu işlemi Tosun Ustanın mekanında yapmayı tercih ettim.
Kapağımızı çıkarıp tezgahımıza alıyoruz. Contayı, buji kablolarını tutan klipsleri PCV valfinin plastiğini (sertleşmişse çıkartmaya zorlamayın) vs. çıkarıyoruz. Kuvvetli kimyasallar kullanarak yağdan kirden kapağımızı ön/arka arındırıyoruz. Çok büyük çizikler varsa inceden bir zımpara yapıyoruz. Vida delikleri ve buji kablosunun girdiği boşluklarını maskeliyoruz.
Sonra ısıya dayanıklı boyamızı yeniden iyice çalkaladıktan sonra boyamaya başlıyoruz. Bu normal mat siyah boyadan bile daha örtücü ve kokusuz olduğu için boya yapmak ayrı bir keyif veriyor ve 2-3 kat attığımızda hemen hemen işlemimiz bitmiş oluyor. Kapağa pütür spreyi atmadım, açıkçası unuttum. Taa ki birazdan yapacağım sakarlığa kadar...
Neyse, görüldüğü gibi bu da hafif pütürlü güzel bir ton. Tabi egzoz manifoldu tenekesini evde fırına vermiştim, sanayide fırın olmadığından ısı tabancası ile işimizi göreceğiz burada...
Kapağımız iyice soğuyunca kapak üstündeki yazıları parlatma işlemine geçiyoruz. Zımpara yapacağımız yazılı kısımların kenarlarını bant ile maskeliyoruz. Sonrasında kalın bir zımpara ve altına destek olacak, takoz görevi görecek düz bir parça ile kabasını zımparalıyoruz. Sonrasında daha ince zımparaya geçip bu işlemleri su ile takviye yaparak tekrarlıyoruz. En ince zımparaya geçince takozu artık kullanmıyoruz. Tek parmağımızın altına sıkıştırdığımız zımparayı dairesel hareketler çizerek iyice pürüzsüzleştirmeye çalışıyoruz. Tabi bir yandan su kullandığımızdan bantları da arada takviye etmek gerekiyor.
Sıra geldi zımparaladığımız yere son dokunuşlarımızı yapmaya. Bir parça bez ve metal parlatıcısı ile iyice bastırarak bu bölgeyi ovuyoruz. Beze bir parça parlatıcı sürüp yaparsanız daha kolay olur, harflerin arası daha az dolar ve temizlemesi kolaylaşır. Ben ilk yanlış yapıp kapağa sürdüm de sonradan düzelttim.
Parlatma işlemini ne kadar çok yaparsanız o kadar güzel sonuç alındığını söylemeliyim yine. Hepsi bu kadar.
Derseniz ki "soldaki DOHC vs. yazılara neden aynı işlemi uygulamadın?", açıkçası tek taraflı daha güzel olacağını ve önemli olan markanın dikkat çekmesini sağlamak olduğunu düşünmemdir. V6 olsaydı kesin yapardım tabi de oradaki küçük ve o ince ayrıntılardan gözüm korktu.
Son aşamamız olan kapağı motora takmaya geldiğinde daha öne motor kapağında ve alttaki tenekede (bu parçanın da adı teneke kaldı) kullanılan civataların hepsinden sayısı ve çeşidi kadar yenilerini aldım. Ozan Usta "krom olanlarından al, paslanmaz" dedi ama bulamadım, mecbur normallerinden kullandım. Zaten toplamda 9 lira tuttu, paslanırsa tekrar değiştiririm diye düşünüyorum.
Kapak contamızı yerine takıp üst kapağımızı da yerine yerleştiriyoruz. Benim kapak 4-5 kere açıldığından dolayı sıvı conta ile desteklendi. Belki bu sefer conta kesin yağ kaçırır diye düşünüyordum ki şimdilik bir şey göremedim. Orijinal olmasından kaynaklı herhalde? Öhöööm...
Araç başına geçtik ve kapağı yerine oturtturduk. Civatalarımızı ustaya sıktırdım belirli bir sıkma ayarı veya torku olduğu için. Sonra ustaya "gerisini ben hallederim" dedim veeeee yine ufak bir sakarlık yaptım. Direksiyon pompasının hortumunu kapağın üzerinden atlatırken kapağın üzerine sürttü ve çizildi. Burayı bir iki pıst ile tamir edeyim derken tüpün dibinde kalmış boya top top, damlayarak atmasın mı? Kuş pisliği gibi kaldı orada!
İşin kötüsü bir atımlık bile ısıya dayanıklı boya kalmamıştı tüpte, atan da bu şekildeydi. Zaten diğer fotoğraflarda göreceğiniz gibi bazı yerlere de boncuk olarak atmıştı tüpün dibi geldiği için. Tekrar kapağı sökmek/takmak boyamak ustadan küfür yememe sebep olacağından bu kısmı araç üstünde yüzeysel maskeleme yapıp pütür spreyi ile bir kat daha boyadım.
Sizin de anladığınız üzere yine sizin için yaşanacak tüm problemleri bir bir tecrübe ettim. İçiniz rahat olsun, gönül rahatlığıyla işlemleri artık uygulayabilirsiniz.
Geçelim araç üstündeki görüntülerine. Parça elimizdeyken bakınca uyumsuz element gibi dursa da araç üstünde bütünlüğü sağladı benim görüşüme göre. Tabi bu zevk meselesi olduğu için görüşler değişebilir.
Bir de alibaba'dan sarı renkte çeşitli çaplarda kablo spirali (helezon makaron) siparişini geçtim. Onlar daha gelmedi. Gelince onları da kullanarak biraz daha dengeli bir hal alacaktır diye düşünmekteyim. Bunun yanında gövde kısmındaki (yani ön camın alt kısmı) dökülmekte olan izolasyon keçesine de bir el atıp kötü görüntüyü yok etmek için çalışmalar yapacağım. Motor kulağını çıkaramayacağım için onu da araç üstünde sakin bir zamanda boyayacağım, kaput tutan çubuğu (birazdan göreceksiniz) belki siyaha tekrar döndüreceğim gibi gibi... Onlarla birlikte daha güzel olacak umarım. En başta da dediğim gibi sizin de fikirlerinize açığım, olumlu/olumsuz eleştirilerinizi yazın lütfen.
Bunlar da tüm işlemlerin genel bir görüntüsü. Özellikle o egzoz manifoldunu koruyan tenekeyi boyamasaydım bu bütünlük kesinlikle sağlanamazdı gibi... Ön hava kısmındaki "caution" etiketi klima gazı için olan bir etiket ve normalde bu güne kadar yaşaması olağan dışı olduğundan ben yeniden tasarladım. Orijinal rengi açık mavi olsa da bu kadar sarının arasına o renk olmazdı haliyle... Hatta ileride muhtemel akü değişimini akünün amperine, fiyatına göre değil rengine göre bile yapmayı düşünebilirim?
Tabi bir de "mazdagaraj" imzamızı da ön kısma iliştirdik.
GLX'in altında ne yazıyor diye merak ediyorsanız hemen cevap vereyim: "Bayraktar Edition". Önce iyice bir gülün sonra açıklamayı yapacağım. Bunu yazmamın aslında iki amacı var:
Birincisi (ciddi amaç) Cemşid'in motor-mekanik gibi kısımlarına her ne kadar haliyle ustalar baktıysa da geri kalan her noktasını sil-baştan emek emek yaptım, yapmaya devam ediyorum. Aldığımdan beri köşe bucak her bir yerini sökerek/onararak/toplayarak/temizleyerek elden geçirdim, bir çok yerinde değişik uygulamalarla standart tombaklarda olmayan kişiselleştirmeler yaptım, bunların işçiliğiyle kendim uğraştım ve hep neler yapılabilir diye araştırmalar yaparak kafa yordum; özetle çok emek verdim sizin de bildiğiniz gibi; çoğumuzun yaptığı gibi... Bu yüzden guzumun bir köşesinde de adım geçsin istedim.
İkinci amacım (mizahi amaç) genellikle ortamlarda "şu ediişın, bu ediişın", yok efenim "royal stance, classic stance", yok benim arabam özel sipariş "limitıt versiyon" vs. vs. gibi dolaşan gereksiz şeylere atıfta bulunmaktı. Sözüm meclisten dışarı, ön cama bir metrelik sticker bastırmakla "roooyıl sitens" olmuyor canlarım benim.
Hadi öptüm hepinizi...