Rx8 R3 sonrası 2014 Kasım’ında aldığım, 6 yıl 90,000 km boyunca en ufak bir sorun bile çıkarmadan beraber olduğumuz 2014 Mazda 3’ümüzü geçen hafta itibari ile 2020 model bir Mx5 RF ile değiştirdik. İkinci el bir Cx5 alma hevesiyle girdiğimiz bu yol beklenmedik bir şekilde şartları zorlayarak sıfır bir Mx5 ile sonlandı Son bir senelik bir periyotta sıfır Cx5 fiyatları 370 binlerden kur ve ötv artışı ile 650 binlere dayandı. Bu periyotta ikinci el fiyatları da çok garip değişiklikler gösterip beni yıldırdı. Ağustos ayında ötv zammı öncesi 300-350 bin aralığındaki yeni kasa Cx5’ler bir gecede 100.000 lira koydu, hem de sıfırlara gelen ötv zammı 80 bin civarında olmasına rağmen! Yeni Cx5 Power sense plus paketinin donanımsal farklılıklarını incelemek için uğradığım Herter’de tesadüfen içine bindiğim Mx5’in, koltuklarından vites topuzuna, göstergelerinden tuşlarına herşeyin sizin emrinizde olduğunu hissettirdiği o ufak ama müthiş kabini içimdeki kıvılcımları yaktı! Boyum 1.90 ve araca ilk bindiğimde tabiki sığamadım. Tavan kapalıyken ciddi derecede rahatsız ediyordu. Daha sonra birkaç defa Asalet bey’in yanına uğrayarak resmen araca sığmanın yollarını aradım Daha sonra yaptığım bir hatanın farkına vardım, sürücü koltuğunu geriye full çekebilmek için koltuğu olabildiğince dikleştiriyordum. Ancak arabanın bacak mesafesi sorunu yok, hatta katalog verisi olarak Mazda 3’ten 2 cm daha fazla bir bacak mesafesi sunuyor (1096 mm vs 1073 mm). Bu durumda koltuğu çok az öne alıp arkada koltuğu yatıracak mesafe kalmasını sağladım ve o eğimi verdiğimde artık sığabiliyordum Bu kadar zahmete neden katlanıyorsun diyenleri de yazının devamına alalım.
Kabul ediyorum, 2017’de RF ilk çıktığında tasarımını çok beğenmemiştim, tavanı açıldığında gerekli ferahlığı sağlayamıyor gibiydi ve yumuşak tavana nazaran duruşu pek de şık sayılmazdı. Ancak zaman geçtikçe bu Targa stiline gözüm alıştı ve Ankara’nın sert mevsimsel durumlarını da göz önüne aldığımızda yumuşak tavanın yanında ciddi avantajlar sağladığı da bir gerçekti. Tavanın açılış kapanış seremonisini bile uzaktan izlemek başlı başına bir keyifti! Sonunda hızlı bir kararla Ekim’in son haftası Mazda 3’ü satışa koydum, 2-3 gün içerisinde satıldı (piyasanın da malum durumuyla sattığım en hızlı Mazda oldu) ve geçtiğimiz hafta itibari ile polimetal gri renginde Mx5 RF’i teslim aldık.
Araç Mazda 3’ten 65 cm daha kısa, 3.91 m boyu ile boyutları oldukça küçük bir araç. Ancak uzun kaput tasarımı sayesinde çapraz ve profilden bakıldığında bu minik oldukça kaslı gözükebiliyor. Gönül isterdi ki yine bir kırmızı alalım ancak Avrupa’ya özel üretilen ve pandemi nedeniyle bizim ülkemize de sınırlı sayıda gelen edition100 modeli ile kırmızı renk sunulmuyor. Onun yerine yeni Mazda 3 ile tanıtılan ve kırmızdan sonra Mazda tarafından çıkarılan en çarpıcı renk olarak gösterebileceğim polimetal gri yine farklı ışık ve gölge kombinasyonlarına ayrı reaksiyonlar vermeyi başarıyor. Kapalı ortamlarda koyu griye çalan bu renk güneş ışığında mavi-yeşil kombinasyonuna dönüşebiliyor ki aşağıdaki resimler iki uç noktadaki bu farkı çok iyi yansıtıyor.
Bu donanım Avrupa’ya özel paketlerden Almanya’da edition100, Fransa’da eunos100 ve İngiltere’de R-sport adıyla satılan daha doğrusu pandemi nedeniyle satılamayan araçların beklenmedik bir şekilde ülkemize gelmesiyle alabildiğimiz bir donanım. Burgundy Napa deri ile birlikte aşırı kontrastlı çarpıcı bir iç mekan kombinasyonu, piyano siyahı dikiz aynası/tavan kombinasyonu ile birlikte yenilenmiş i-activsense paketi ve Japon rays engineering imzalı dövme aliminyum (forged) jantlara sahip.
Otomotiv sektöründe kullanılan bir çok farklı deri kalitesi mevcut. Zamanında Mustafa abi bunlarla ilgili çok güzel bir karşılaştırma yazmıştı. Mazda zaten araçlarında kaliteli deri kullanıyor, Mx5’te de durum değişmemiş. Koltuk döşemeleri Napa gerçek deri, oldukça yumuşak ve dokunur dokunmaz kalitesini hissedebiliyorsunuz. Kapı içleri ve ön göğüs altlarında da aynı renk ancak tabiki Napa olmayan bir alt kalite kaplama kullanılmış ve oldukça şık duruyor. Kapıların üstü polimetal gri renginde ve koltuk renk döşemesi ile birlikte harika bir zıtlık sunuyor. Alt taraflara indikçe beklendiği şekilde plastik ve malzeme kalitesi düşüyor ancak gözünüzü rahatsız edici hiçbir şey yok.
Göstergeler klasik Japon tasarımında, ortada kırmızı çizginin 7500 devire denk geldiği kışkırtıcı bir devir göstergesi, sağ tarafında yine okunaklı bir analog hız göstergesi ve en solda da 4.6 inç renkli TFT bir ekran bulunuyor. Renkli ekranın özelleşme seçenekleri kısıtlı olsa da çözünürlüğü çok başarılı. Bazı önemli uyarılar, hararet ve benzin göstergesi, açık kapı ve tavanın açılış-kapanış animasyonları bu ekranda kendine yer bulmuş. Mazda kör nokta uyarısını açıp/kapatma gibi bazı tuşları direksiyonun solundan alarak ortadaki multimedya ekranından yönetilebilir şekilde ayarlamış. Klima tuşları son derece kaliteli ancak otomatik olmasına rağmen dijital göstergeye sahip değil. Belki de böyle olması Mx5 ruhuna daya uygun. Klima tuşlarının altında cep telefonu gibi eşyalar için yeterli bir alan, koltuk ısıtma tuşları, usb girişleri ve navigasyon kartının yuvası yer alıyor.
Bunun yanından vites kolunun arkasında klasik multimedya kontrolleri yer alıyor. Ancak dar bir alanda konumlandığından Mazda 3’teki kullanım rahatlığından oldukça uzak. Ses ayarı Mazda 3'te sürekli elimin altındayken burada ulaşmakta zorluk yaşıyorum. Bu kontrollerin ardında, açılıp kapanma hissi oldukça başarılı olan bozuk para, gözlük ve ıvır zıvır koyulabilecek bir alan daha var. Araç içerisinde beklediğimiz yerde bir torpido gözü bulunmuyor Bunun yerine iki koltuk arasında sürücü ve yolcunun sol eliyle açması gereken ama oldukça geniş ve torpido gözü olarak ıvır zıvırı koyabileceğini bir bölme bulunmakta. Bunun altında iki adet siyah şık bardaklık var. Yine sürücü için ulaşması bir o kadar zor ancak yolcu kendi tarafındakini çıkarıp ön sol tarafına takabiliyor. Yapılan bu jest yine yolcunun sol ayak tarafındaki garip çıkıntıyı affettirmek için sanırım
Bir adet gizli bölme de yolcu koltuğunun arkasında yer almakta, yumuşak tavanda aynı bölmeden sürücü tarafında da var ancak RF’de metal tavanın girdiği bölme yüzünden böyle bir yer kaybı yaşanmış olmalı. Bu bölmeye de sürekli elinizin altında olması gerekmeyen birkaç ıvır zıvırı koyabilirsiniz. Evet araç içerisindeki tüm bölmeler bu kadar, kapı içlerinde su şişesi vs. için bir yer yok. Benim gibi montla araba kullanmayı beceremiyorsanız çanta vb. diğer eşyalarınızla birlikte araca binmeden bagaja bir uğramak zorundasınız. Tiyatroya girerken eşyalarınızı vestiyere bırakmak gibi düşünebilirsiniz zira mx5 yola çıkınca sizlere sinemanın yapaylığını değil tiyatronun gerçekliğini sunuyor!
Mx5 RF’in, yumuşak tavana göre tabiki daha sessiz bir iç mekan sunduğundan testlerde bahsediliyor. Ancak tabiki bir Mazda 3 sessizliği beklememek lazım. Yerden yüksekliğiniz 13.5 cm, kabine oldukça yakın ve 4000 devir üzeri Rx8 mırıltıları taşıyan bir motora sahip ve neredeyse arka aks üzerinde oturduğunuz bir koltuk var, artık ne kadar sessiz olmasını bekliyorsanız o kadar sessiz işte Görece küçük çaplı ve çok hafif jantları ve yumuşak ayarlı amortisörleri sayesinde de konfor olarak kullandığım araçlar içerisinde Rx8 ve Mazda 3 arasında bir yer edindiğini söyleyebilirim. Bu sınıfta başarı için editörlerin gösterdiği sadece 3 madde var aslında, iki koltuk, arkadan itiş ve 50/50 ağırlık dağılımı. Mx5 ödevine o kadar iyi çalışmış ki adeta sınıfın yeniden doğmasını sağlayan ve en çok satanı olan kendisi değil de başkasıymış gibi!
Atmosferik motor ve gaza basar basmaz emrinizdeyim dercesine bir tepki, üst devirlerde üzerinde çok çalışıldığı belli olan harika bir ses ve tabiki direksiyonun milimetrik hassasiyeti. Bu özellikler aracın küçük boyutları ve düşük ağırlığı ile bir araya geldiğinde bırakın virajları sokak arasında sağa sola dönmek bile çok keyifli oluyor. Ön görüş açıları mükemmel, kaputun iki tarafının şişkinliği ile aracın uç noktalarına çok iyi hakim olabiliyorsunuz ve manevralar çocuk oyuncağı haline geliyor. Şanzımanın kemikli vites geçişleri ve kısa oranları, yüksek devirlerde bile vites küçültürken direnmemesi çok başarılı ve bu araca daha uygun bir şanzıman olamazdı diye düşünüyorum. Motor Skyactiv 1.5 Mazda 3 ile aynı temellere sahip ancak 11 beygir daha güçlü (131 bg) , kaputu açıp bakması bile keyif veriyor. 10 beygirlik bu fark Rx8’den bile daha başarılı bulduğum manuel şanzıman ve düşük kilo ile birleşince oldukça canlı bir sürüşe ve 8,6 sn gibi hiçte fena olmayan bir 0-100 değerine sahip oluyorsunuz.
Ancak bu araç için ne 0-100’ün ne de son hızın bir önemi var. Saniyeler içerisinde tek tuşla tavanı indiriyorsunuz, kabin içerisine giren rüzgar saçlarınızı okşayıp arka deflektörden usulca çıkıyor. Bu arada klima ve bose’nin ayarları otomatik olarak açık tavana uyarlanıyor. Örneğing bu mevsimde klima üst taraftan daha sıcak üfleyerek kafanızın üşümesini engelliyor ve kabin içini dengede tutuyor. Bose ise koltuk arkasındaki hoplarlörün ses seviyesini artırarak müzikteki detayın rüzgar ve yol sesi tarafından bastırılarak kaybolmasını engelliyor. Motorun tatlı homurtuları ile birlikte yavaş yavaş süzülerek gideceğiniz yere olabildiğince geç varmak istiyorsunuz. Hele ki manzaralı ve bol virajlı bir yoldaysanız! Gerçi bu kısmı henüz Ankara’da bulamadık ve sanırım olabildiğince geç varmak istemem de işe gidiyor olmamdan kaynaklandı. Herneyse, yolcu koltuğu altındaki ufak woofer sayesinde (13 cm) tavan kapalıyken küçük kabininin de etkisiyle bas kalitesini Mazda 3’ten daha başarılı buldum. Geçen hafta dışarısı 15 derece civarlarında bile üstü açıkken konforlu bir yolculuk yapılabildiğini de söylemiş olayım.
Yakıt tüketimi olarak ilk gözlemlerin Mazda 3’ün 7.8 civarı tükettiği güzergahta 6.6 gibi bir tüketimi oldu. Henüz bir şey söylemek için erken ancak manuel şanzıman ve hafifliğin de etkisiyle bu civarlarda bir tüketim normal sayılır. Bagaj hacmi 127 litre ancak görüldüğünden daha çok eşya alabiliyor. Tabandaki derinlik uçak içi kabin valizi denilen ufak valizlerin boyutunda ve bu sayede bunlardan üst üste iki tanesi bagaja sığabiliyor. Bu durumda bile yanlarda ıvır zıvırlar için boş yer kalıyor. Yani iki kişinin hafta sonu kaçamağı için yeter de artar. Bagajdaki tek sıkıntı açma tuşunu bulamamanız. Yani siz bir süre sonra plakanın sağ üst tarafında konumlanan minik tuşu buluyorsunuz ancak AVM girişlerindeki kontrollerde sıkıntı yaşanabilir diye düşünüyorum. Amerikan modellerinde kabin içi açma tuşu varken Avrupa modellerinde olmaması da bir garip ilginçlik. Gram stratejisinin bagaj kapağına da yansıması herhangi bir yalıtım malzemesi olmamasıyla kendini gösteriyor
Neyseki Amerikan modelerinden bir çok artımız var, en azından araçlar çok daha donanımlı geliyor. Tamam, 2.0 artık gelmediğinden sadece o motorlara özgü 17 inç jantlar, Bilstein amortisör ve sınırlı kaydırmalı diferansiyel artık yok. Yalnız bu otomobilin Amerika’dan sonra en çok sattığı İngiltere’de eleştirmenlerin çoğu 1.5 motorun ve yumuşak ayarlanmış süspansiyon sisteminin otomobilin ruhuna daha uygun olduğunu söylüyor ve onu tavsiye ediyor. Yenilenen i-Activsense paketi ile arka kamera, kör nokta ve arka çapraz trafik uyarısı, şehir içi fren destek sistemi, şerit takip, sürücü yorgunluk tespiti, trafik işareti tanıma bu özel pakette standart olarak sunuluyor. Şehir içi fren destek sistemi artık yaya tanıma özellikli ve 80 km’s hızlara kadar çalışıyor. Ayrıca 8 km/s hıza kadar geri geri giderken de arkadaki araca çarpmayı önlüyor ki park manevralarında tatsız sürprizler çıkmasın. Şerit takip sistemi direksiyonda bir düzeltme sunmuyor sadece uyarı veriyor ki bence bu bile bazen sürekli öterek sizleri sinirlendiriyor Sistemin şerit tanıma performansı gece gündüz ayırt etmeksinizin son derece iyi. Sistemi adaptif olarak ayarlarsanız sinyal verdiğinizde, hızlanarak şerit değiştirdiğiniz vb. durumları öğrenip daha az uyarı vermeye başlıyor. Yine de tümden kapatilmeniz de ayrıca güzel
Farlar artık 12 bölmeli Matrix LED ve otomatik uzun-kısa farın daha ötesinde karşıdaki aracın gözünü almadan örneğin sağ tarafı uzunda bırakıp sol tarafın bazı bölgelerini kısabiliyor. Yani artık tam anlamıyla adaptif ve aydınlatma performansı yılına göre gayet başarılı olan Mazda 3’ün bixenon farlarından çok daha ötede. Yine 2020 başından itibaren Avrupada’ki tüm modellerde i-eloop da bulunmakta. Bunun yanında android auto ve apple carplay de standart. Yani makyajsız Mazda 3 power donanımdan eksiği yok fazlası var diyebilirim. Bu kadar elektronik oyuncağın bu sınıftaki bir otomobil için gereksiz olduğunu düşünen de olabilir ancak benim gibi bu tarz donanımları sevenleri de mutlu ettiği bir gerçek.
Son olarak da aracın jantlarına ayrı bir paragraf açmak gerekir. Bu jantlar ülkemize gelen 6 şanslı 30. Yıl modelinde de bulunmaktaydı. Şimdi de bu pakette yer almaktalar. Dövme (forged) jant denilince parmakla gösterilen Japon Rays Engineering firmasına ait jantlar sadece 5.5 kg ağırlığında ve araçta toplam 12 kg’lık bir tasarruf sağlıyor. Mazda’nın Mx5’i geliştirirken çalıştığı gram stratejisini düşünürsek 12 kg oldukça başarılı bir değer. Jantın hafifliği ile yürüyen aksama daha az stres biniyor. Üstelik bir kalıba eritilmiş metal dökülerek üretilen standart jantlara göre çok daha dayanıklı, zira adı üzerinde tek parça bir metalden oldukça zahmetli bir şekilde dövülerek şekil veriliyor. Koyu rengi ile de oldukça şık duruyor ve yurtdışındaki takım fiyatları 2000-2500$seviyesinde.
Sonuç olarak Mazda 3’ten Mx5’ geçiş belki biraz akıl dışı, mantıksız ya da en basitinden gereksiz görülebilir. Ama inanın aracın içerisine oturup, motoru çalıştırıp, 1. vitese taktıktan sonra yaptığınız işin mantıksızlığını vs. sorgulamayı bırakıp apayrı bir dünyada yolculuk etmeye başlıyorsunuz. Tüm tasarımların birbirine benzediği, yapaylığın gerçekliğe üstün geldiği günümüzde Mazda gerçekten alışılmışa meydan okuyor, umarım bu yoldan şaşmaz ve ülkemize bu nadide modelleri getirmeye devam eder. Son olarak da Herter'den Asalet bey'e ilgisi için çok teşekkür ederim, zira müsadesiyle aracı kurcalamaya ta showroomdan başladım
Kabul ediyorum, 2017’de RF ilk çıktığında tasarımını çok beğenmemiştim, tavanı açıldığında gerekli ferahlığı sağlayamıyor gibiydi ve yumuşak tavana nazaran duruşu pek de şık sayılmazdı. Ancak zaman geçtikçe bu Targa stiline gözüm alıştı ve Ankara’nın sert mevsimsel durumlarını da göz önüne aldığımızda yumuşak tavanın yanında ciddi avantajlar sağladığı da bir gerçekti. Tavanın açılış kapanış seremonisini bile uzaktan izlemek başlı başına bir keyifti! Sonunda hızlı bir kararla Ekim’in son haftası Mazda 3’ü satışa koydum, 2-3 gün içerisinde satıldı (piyasanın da malum durumuyla sattığım en hızlı Mazda oldu) ve geçtiğimiz hafta itibari ile polimetal gri renginde Mx5 RF’i teslim aldık.
Araç Mazda 3’ten 65 cm daha kısa, 3.91 m boyu ile boyutları oldukça küçük bir araç. Ancak uzun kaput tasarımı sayesinde çapraz ve profilden bakıldığında bu minik oldukça kaslı gözükebiliyor. Gönül isterdi ki yine bir kırmızı alalım ancak Avrupa’ya özel üretilen ve pandemi nedeniyle bizim ülkemize de sınırlı sayıda gelen edition100 modeli ile kırmızı renk sunulmuyor. Onun yerine yeni Mazda 3 ile tanıtılan ve kırmızdan sonra Mazda tarafından çıkarılan en çarpıcı renk olarak gösterebileceğim polimetal gri yine farklı ışık ve gölge kombinasyonlarına ayrı reaksiyonlar vermeyi başarıyor. Kapalı ortamlarda koyu griye çalan bu renk güneş ışığında mavi-yeşil kombinasyonuna dönüşebiliyor ki aşağıdaki resimler iki uç noktadaki bu farkı çok iyi yansıtıyor.
Bu donanım Avrupa’ya özel paketlerden Almanya’da edition100, Fransa’da eunos100 ve İngiltere’de R-sport adıyla satılan daha doğrusu pandemi nedeniyle satılamayan araçların beklenmedik bir şekilde ülkemize gelmesiyle alabildiğimiz bir donanım. Burgundy Napa deri ile birlikte aşırı kontrastlı çarpıcı bir iç mekan kombinasyonu, piyano siyahı dikiz aynası/tavan kombinasyonu ile birlikte yenilenmiş i-activsense paketi ve Japon rays engineering imzalı dövme aliminyum (forged) jantlara sahip.
Otomotiv sektöründe kullanılan bir çok farklı deri kalitesi mevcut. Zamanında Mustafa abi bunlarla ilgili çok güzel bir karşılaştırma yazmıştı. Mazda zaten araçlarında kaliteli deri kullanıyor, Mx5’te de durum değişmemiş. Koltuk döşemeleri Napa gerçek deri, oldukça yumuşak ve dokunur dokunmaz kalitesini hissedebiliyorsunuz. Kapı içleri ve ön göğüs altlarında da aynı renk ancak tabiki Napa olmayan bir alt kalite kaplama kullanılmış ve oldukça şık duruyor. Kapıların üstü polimetal gri renginde ve koltuk renk döşemesi ile birlikte harika bir zıtlık sunuyor. Alt taraflara indikçe beklendiği şekilde plastik ve malzeme kalitesi düşüyor ancak gözünüzü rahatsız edici hiçbir şey yok.
Göstergeler klasik Japon tasarımında, ortada kırmızı çizginin 7500 devire denk geldiği kışkırtıcı bir devir göstergesi, sağ tarafında yine okunaklı bir analog hız göstergesi ve en solda da 4.6 inç renkli TFT bir ekran bulunuyor. Renkli ekranın özelleşme seçenekleri kısıtlı olsa da çözünürlüğü çok başarılı. Bazı önemli uyarılar, hararet ve benzin göstergesi, açık kapı ve tavanın açılış-kapanış animasyonları bu ekranda kendine yer bulmuş. Mazda kör nokta uyarısını açıp/kapatma gibi bazı tuşları direksiyonun solundan alarak ortadaki multimedya ekranından yönetilebilir şekilde ayarlamış. Klima tuşları son derece kaliteli ancak otomatik olmasına rağmen dijital göstergeye sahip değil. Belki de böyle olması Mx5 ruhuna daya uygun. Klima tuşlarının altında cep telefonu gibi eşyalar için yeterli bir alan, koltuk ısıtma tuşları, usb girişleri ve navigasyon kartının yuvası yer alıyor.
Bunun yanından vites kolunun arkasında klasik multimedya kontrolleri yer alıyor. Ancak dar bir alanda konumlandığından Mazda 3’teki kullanım rahatlığından oldukça uzak. Ses ayarı Mazda 3'te sürekli elimin altındayken burada ulaşmakta zorluk yaşıyorum. Bu kontrollerin ardında, açılıp kapanma hissi oldukça başarılı olan bozuk para, gözlük ve ıvır zıvır koyulabilecek bir alan daha var. Araç içerisinde beklediğimiz yerde bir torpido gözü bulunmuyor Bunun yerine iki koltuk arasında sürücü ve yolcunun sol eliyle açması gereken ama oldukça geniş ve torpido gözü olarak ıvır zıvırı koyabileceğini bir bölme bulunmakta. Bunun altında iki adet siyah şık bardaklık var. Yine sürücü için ulaşması bir o kadar zor ancak yolcu kendi tarafındakini çıkarıp ön sol tarafına takabiliyor. Yapılan bu jest yine yolcunun sol ayak tarafındaki garip çıkıntıyı affettirmek için sanırım
Bir adet gizli bölme de yolcu koltuğunun arkasında yer almakta, yumuşak tavanda aynı bölmeden sürücü tarafında da var ancak RF’de metal tavanın girdiği bölme yüzünden böyle bir yer kaybı yaşanmış olmalı. Bu bölmeye de sürekli elinizin altında olması gerekmeyen birkaç ıvır zıvırı koyabilirsiniz. Evet araç içerisindeki tüm bölmeler bu kadar, kapı içlerinde su şişesi vs. için bir yer yok. Benim gibi montla araba kullanmayı beceremiyorsanız çanta vb. diğer eşyalarınızla birlikte araca binmeden bagaja bir uğramak zorundasınız. Tiyatroya girerken eşyalarınızı vestiyere bırakmak gibi düşünebilirsiniz zira mx5 yola çıkınca sizlere sinemanın yapaylığını değil tiyatronun gerçekliğini sunuyor!
Mx5 RF’in, yumuşak tavana göre tabiki daha sessiz bir iç mekan sunduğundan testlerde bahsediliyor. Ancak tabiki bir Mazda 3 sessizliği beklememek lazım. Yerden yüksekliğiniz 13.5 cm, kabine oldukça yakın ve 4000 devir üzeri Rx8 mırıltıları taşıyan bir motora sahip ve neredeyse arka aks üzerinde oturduğunuz bir koltuk var, artık ne kadar sessiz olmasını bekliyorsanız o kadar sessiz işte Görece küçük çaplı ve çok hafif jantları ve yumuşak ayarlı amortisörleri sayesinde de konfor olarak kullandığım araçlar içerisinde Rx8 ve Mazda 3 arasında bir yer edindiğini söyleyebilirim. Bu sınıfta başarı için editörlerin gösterdiği sadece 3 madde var aslında, iki koltuk, arkadan itiş ve 50/50 ağırlık dağılımı. Mx5 ödevine o kadar iyi çalışmış ki adeta sınıfın yeniden doğmasını sağlayan ve en çok satanı olan kendisi değil de başkasıymış gibi!
Atmosferik motor ve gaza basar basmaz emrinizdeyim dercesine bir tepki, üst devirlerde üzerinde çok çalışıldığı belli olan harika bir ses ve tabiki direksiyonun milimetrik hassasiyeti. Bu özellikler aracın küçük boyutları ve düşük ağırlığı ile bir araya geldiğinde bırakın virajları sokak arasında sağa sola dönmek bile çok keyifli oluyor. Ön görüş açıları mükemmel, kaputun iki tarafının şişkinliği ile aracın uç noktalarına çok iyi hakim olabiliyorsunuz ve manevralar çocuk oyuncağı haline geliyor. Şanzımanın kemikli vites geçişleri ve kısa oranları, yüksek devirlerde bile vites küçültürken direnmemesi çok başarılı ve bu araca daha uygun bir şanzıman olamazdı diye düşünüyorum. Motor Skyactiv 1.5 Mazda 3 ile aynı temellere sahip ancak 11 beygir daha güçlü (131 bg) , kaputu açıp bakması bile keyif veriyor. 10 beygirlik bu fark Rx8’den bile daha başarılı bulduğum manuel şanzıman ve düşük kilo ile birleşince oldukça canlı bir sürüşe ve 8,6 sn gibi hiçte fena olmayan bir 0-100 değerine sahip oluyorsunuz.
Ancak bu araç için ne 0-100’ün ne de son hızın bir önemi var. Saniyeler içerisinde tek tuşla tavanı indiriyorsunuz, kabin içerisine giren rüzgar saçlarınızı okşayıp arka deflektörden usulca çıkıyor. Bu arada klima ve bose’nin ayarları otomatik olarak açık tavana uyarlanıyor. Örneğing bu mevsimde klima üst taraftan daha sıcak üfleyerek kafanızın üşümesini engelliyor ve kabin içini dengede tutuyor. Bose ise koltuk arkasındaki hoplarlörün ses seviyesini artırarak müzikteki detayın rüzgar ve yol sesi tarafından bastırılarak kaybolmasını engelliyor. Motorun tatlı homurtuları ile birlikte yavaş yavaş süzülerek gideceğiniz yere olabildiğince geç varmak istiyorsunuz. Hele ki manzaralı ve bol virajlı bir yoldaysanız! Gerçi bu kısmı henüz Ankara’da bulamadık ve sanırım olabildiğince geç varmak istemem de işe gidiyor olmamdan kaynaklandı. Herneyse, yolcu koltuğu altındaki ufak woofer sayesinde (13 cm) tavan kapalıyken küçük kabininin de etkisiyle bas kalitesini Mazda 3’ten daha başarılı buldum. Geçen hafta dışarısı 15 derece civarlarında bile üstü açıkken konforlu bir yolculuk yapılabildiğini de söylemiş olayım.
Yakıt tüketimi olarak ilk gözlemlerin Mazda 3’ün 7.8 civarı tükettiği güzergahta 6.6 gibi bir tüketimi oldu. Henüz bir şey söylemek için erken ancak manuel şanzıman ve hafifliğin de etkisiyle bu civarlarda bir tüketim normal sayılır. Bagaj hacmi 127 litre ancak görüldüğünden daha çok eşya alabiliyor. Tabandaki derinlik uçak içi kabin valizi denilen ufak valizlerin boyutunda ve bu sayede bunlardan üst üste iki tanesi bagaja sığabiliyor. Bu durumda bile yanlarda ıvır zıvırlar için boş yer kalıyor. Yani iki kişinin hafta sonu kaçamağı için yeter de artar. Bagajdaki tek sıkıntı açma tuşunu bulamamanız. Yani siz bir süre sonra plakanın sağ üst tarafında konumlanan minik tuşu buluyorsunuz ancak AVM girişlerindeki kontrollerde sıkıntı yaşanabilir diye düşünüyorum. Amerikan modellerinde kabin içi açma tuşu varken Avrupa modellerinde olmaması da bir garip ilginçlik. Gram stratejisinin bagaj kapağına da yansıması herhangi bir yalıtım malzemesi olmamasıyla kendini gösteriyor
Neyseki Amerikan modelerinden bir çok artımız var, en azından araçlar çok daha donanımlı geliyor. Tamam, 2.0 artık gelmediğinden sadece o motorlara özgü 17 inç jantlar, Bilstein amortisör ve sınırlı kaydırmalı diferansiyel artık yok. Yalnız bu otomobilin Amerika’dan sonra en çok sattığı İngiltere’de eleştirmenlerin çoğu 1.5 motorun ve yumuşak ayarlanmış süspansiyon sisteminin otomobilin ruhuna daha uygun olduğunu söylüyor ve onu tavsiye ediyor. Yenilenen i-Activsense paketi ile arka kamera, kör nokta ve arka çapraz trafik uyarısı, şehir içi fren destek sistemi, şerit takip, sürücü yorgunluk tespiti, trafik işareti tanıma bu özel pakette standart olarak sunuluyor. Şehir içi fren destek sistemi artık yaya tanıma özellikli ve 80 km’s hızlara kadar çalışıyor. Ayrıca 8 km/s hıza kadar geri geri giderken de arkadaki araca çarpmayı önlüyor ki park manevralarında tatsız sürprizler çıkmasın. Şerit takip sistemi direksiyonda bir düzeltme sunmuyor sadece uyarı veriyor ki bence bu bile bazen sürekli öterek sizleri sinirlendiriyor Sistemin şerit tanıma performansı gece gündüz ayırt etmeksinizin son derece iyi. Sistemi adaptif olarak ayarlarsanız sinyal verdiğinizde, hızlanarak şerit değiştirdiğiniz vb. durumları öğrenip daha az uyarı vermeye başlıyor. Yine de tümden kapatilmeniz de ayrıca güzel
Farlar artık 12 bölmeli Matrix LED ve otomatik uzun-kısa farın daha ötesinde karşıdaki aracın gözünü almadan örneğin sağ tarafı uzunda bırakıp sol tarafın bazı bölgelerini kısabiliyor. Yani artık tam anlamıyla adaptif ve aydınlatma performansı yılına göre gayet başarılı olan Mazda 3’ün bixenon farlarından çok daha ötede. Yine 2020 başından itibaren Avrupada’ki tüm modellerde i-eloop da bulunmakta. Bunun yanında android auto ve apple carplay de standart. Yani makyajsız Mazda 3 power donanımdan eksiği yok fazlası var diyebilirim. Bu kadar elektronik oyuncağın bu sınıftaki bir otomobil için gereksiz olduğunu düşünen de olabilir ancak benim gibi bu tarz donanımları sevenleri de mutlu ettiği bir gerçek.
Son olarak da aracın jantlarına ayrı bir paragraf açmak gerekir. Bu jantlar ülkemize gelen 6 şanslı 30. Yıl modelinde de bulunmaktaydı. Şimdi de bu pakette yer almaktalar. Dövme (forged) jant denilince parmakla gösterilen Japon Rays Engineering firmasına ait jantlar sadece 5.5 kg ağırlığında ve araçta toplam 12 kg’lık bir tasarruf sağlıyor. Mazda’nın Mx5’i geliştirirken çalıştığı gram stratejisini düşünürsek 12 kg oldukça başarılı bir değer. Jantın hafifliği ile yürüyen aksama daha az stres biniyor. Üstelik bir kalıba eritilmiş metal dökülerek üretilen standart jantlara göre çok daha dayanıklı, zira adı üzerinde tek parça bir metalden oldukça zahmetli bir şekilde dövülerek şekil veriliyor. Koyu rengi ile de oldukça şık duruyor ve yurtdışındaki takım fiyatları 2000-2500$seviyesinde.
Sonuç olarak Mazda 3’ten Mx5’ geçiş belki biraz akıl dışı, mantıksız ya da en basitinden gereksiz görülebilir. Ama inanın aracın içerisine oturup, motoru çalıştırıp, 1. vitese taktıktan sonra yaptığınız işin mantıksızlığını vs. sorgulamayı bırakıp apayrı bir dünyada yolculuk etmeye başlıyorsunuz. Tüm tasarımların birbirine benzediği, yapaylığın gerçekliğe üstün geldiği günümüzde Mazda gerçekten alışılmışa meydan okuyor, umarım bu yoldan şaşmaz ve ülkemize bu nadide modelleri getirmeye devam eder. Son olarak da Herter'den Asalet bey'e ilgisi için çok teşekkür ederim, zira müsadesiyle aracı kurcalamaya ta showroomdan başladım
Ekli dosyalar
Son düzenleme: