Babamın 17 yıldır zevkle ve itina ile kullandığı 626 şanssız bir kazada perte çıkınca yeni araç arayışlarına başladık. Bu arayışların sonu 2006 model makyajlı kasa 6 sedan ile sonuçlandı. Aracı geçtiğimiz yaz aldık, bu süre zarfında detaylı inceleme ve kullanma fırsatım oldu.
Öncelikle o yaşlarda bir D sınıfı arayanlar için kendi gözlemlerimi aktarayım. Hedefimiz öncelikle tabiki Mazda 6 idi, ancak aylarca temiz ve içimize sinen bir ilan denk gelmedi. Bir ara Mazda'dan umudu kesince Accord, Avensis, Legacy ve Mondeo dörtlüsüne de bakmaya başladım.
Accord: 2006 sonrası makyajlı Executive kasa aradık. Zira makyajsızlarda ESP standart değildi. Sadece 2.4'lerde standart geliyordu ancak onların da makyajlısı yok denecek kadar azdı. Yine ilginç bir şekilde yol bilgisayarı da yoktu araçlarda. Kronik direksiyon kutusu problemi mevcut ve yine ilginç bir şekilde kullanıcılar bazı parçalar için aylarca beklediklerinden bahsediyorlardı. Bir kaç arabayı gördüm ancak oldukça hor kullanılmışlardı. Motor olarak Mazda'dan daha canlı ancak bazı donanım eksikleri ve ön konsolun basitliği sebebiyle vazgeçtik.
Mondeo: İlginç bir araç. Benzinli motoru Mazda ile uzaktan akraba ancak 4 ileri otomatik vitese sahip. Dizeli ise Jatco'nun 5 ileri tork konvertörlü bir otomatik şanzımanını kullanıyor ki bayağı övgü alıyor. ESP yine opsiyonel ve tek tük denk geliyor. Ghia X donanımda esp, xenon, sunroof, deri koltuk geliyor. Perde hava yastıkları da standart değil. Yaşlı dizeller sıkıntı çıkarabileceğinden bundan da vazgeçtik. Bir iki araca baktık ama 250-300 bin km altı pek mümkün gözükmüyordu. Baktığım araçların ikisinde de elektrikli koltuk çalışmıyordu, orada da bir kronik sorun olabilir.
Avensis: Bir sonraki kasa Mazda 6 gibi maalesef göğüste erime problemi var. 2.0 motor direk enjeksiyonlu olduğundan lpg'ye uyumlu değil. Ancak ilginç bir şekilde baktığımız araçlar eski karbüratörlü sistemden bozma bir lpg taktırmıştı ve uyumlu olduğunu iddia ediyorlardı. Babam lpg'siz tercih etmediğinden bunu da elemek zorunda kaldık. Üst donanımda esp standart ancak xenon farlar kronik bir şekilde kararma yapıyor.
Legacy: Aslında çok beğendiğim bir SW modeline baktık. Araç oldukça bakımlı idi. Deri koltukları yaşını hiç belli etmiyordu. Baktığım modellere göre Subaru'nun o dönemki deri kalitesi bariz olarak Mazda'dan daha iyi. Ön konsolu güzel ve kaliteli. Bagaj devasa. 2.0 165 beygir oldukça canlı bir motoru var. ESP makyajlı modellerde standart. Bu aracın babama uymayan tarafı da yine LPG uyumsuzluğu Anladığım kadarıyla 40,000 km civarı aracın subap ayarına girmesi gerekiyor. Ancak bunun için de tüm motor indiğinden işçilik çok yüksek oluyor.
Araç bakmaya devam ederken babam deri koltuk istemediğini söyledi. Baktığımız tüm araçlarda Subaru hariç deri oldukça kötü durumdaydı ve çok kötü gözüküyordu. Tabi Mazda'da deri olmayınca sunroof da olmuyor ancak o da çok önemli değil dedik ve başladık makyajlı alt donanım Mazda 6 arayışımıza. Burada tek kriterim yetkili servis bakımlı olması idi. Büyük bir kazası olmadığı sürece değişen, boya vs. hiç bir şeye bakmıyorduk. Zira bir iki haftada bir anca bir ilan giriyordu ve her kriterin sağlanması gibi bir lüksümüz olamayacağını anladık.
Bu sürecin başında İstanbul'da ilanda gördüğüm çok temiz gözüken bir 6 vardı. Tamamen yetkili servis bakımlı ve ilk sahibinden bir araç. Bir ara gidip görürüz derken satıldı tabi Biz bu arada ümidi kesip yukarıda anlattığım modellere bakarken bir sabah aynı aracı Ankara'da ilanda gördüm. Plaka değişikti ama aracı hemen tanıdım. Hemen aradım ve İstanbul'dan mı aldınız acaba dedim, satıcı garipseyerek evet dedi Peki görmeye geliyorum dedim. Aracı gördüm, iki kapı ve tavan hariç muhtelif yerleri boyalı. Kaput da değişmiş. Tramer de toplam 8,000 küsürlük iki kazası gözüküyordu. Asalet'in yanına gittik hemen. Sağolsunlar güzelce incelediler, bu arada servis kayıtlarına baktık. Araç 197,000 km civarındaydı ve tüm bakımları yetkili serviste yapılmıştı. İç mekan gördüğüm en diri araçlardandı, yaşını hiç bir şekilde belli etmiyordu. Aracın 200,000 ağır bakımı da yapılmış, şanzıman yağı, filtresi, triger rulmanları vs. değişmiş gözüküyordu. Hatta bu modellerde sıkıntılı olabilen direksiyon revizesi bile yapılmıştı. Sonradan Asalet ile baktığımızda Takata hava yastıklarının fişek değişiminin de yapıldığını gördük.
Satıcı tahmin ettiğim gibi bir ay önce İstanbul'dan almış ancak ailevi sebeplerden dolayı sattığını söyledi. Al-satçıya hiç benzemeyen çok dürüst bir abimizdi, belki de yakıt vs. fazla geldi bilemiyorum. Anlaşıp aldık aracı. Yolda termostatda sıkıntı olduğunu farkettim ve parça da ellerinde varken revizyonlu termostat ile Herter'de değişimini yaptık.
Aracı bir iki hafta kullandım, bir sıkıntısı vs. olmadığını teyit edince babama teslim ettim. İş-ev arası Ankara şehir içi trafiğinde 11 litre ortalama tüketim gerçekleşti. Aynı güzergahta Mazda 3, 8.2 litre yakıyor. Babam tüketimi duyunca tabi soluğu LPG'cide aldı Prins Silverline dönüşümünü de Turkuaz oto'da gerçekleştirdik. Şehir içi 12-13 litre civarı da LPG tüketimi var. Ankara-İzmir arası da 8 litre civarı tüketimi oldu ki gerçekten iyi bir değer bence.
ESP, 8 hava yastığı, BOSE, otomatik klima, yağmur-far sensörü gibi donanımlar standart ki günümüzde çoğu baz araçta halen far sensörü bile koymuyorlar. Tasarım olarak önden çok güzel, büyüklüğünü gizleyen kibar ve şık bir tarasımı var. Ancak arkadan halen 626 HB'i tek geçerim İç tasarımda yukarıda saydığım rakiplerden bana göre daha modern ve kaliteli duruyor.
Bazı özellikleri Mazda 3 Skyactiv ile bile kıyaslanabilir, bunların başında BOSE geliyor. Bizim araçlarda woofer yok, 6 sedan'ın arka pandizotda woofer mevcut ve ses kalitesine oldukça pozitif bir katkısı var.. Bu arada diğer bir baktığımız Mazda 6 HB'de woofer yedek lastiğin üzerine monte olduğundan adam LPG sonrası woofer'ı söküp bagajın bir kenarına atmıştı. Kaçarak uzaklaştım tabi ordan Sedanlarda öyle bir dert yok, woofer bagajın üst kısmına gömülü. Bir büyük eksikliği MP3 çalmaması ve aux girişi olmaması. 6 cd çalar ile bir nebze olsun bu eksikliğini kapatıyor.
Yalıtım da Mazda 3'ten daha iyi olduğu bir konu. Gerek lastiklerin ebadı, gerekse yalıtımdan dolayı bariz bir şekilde Mazda 3'ten sessiz bir araç.
Motor performansı özellikle ilk iki viteste çok keyif veriyor. Makyajlı kasada motor gücü 141 beygirden 147'ye yükseltilmiş ve 2011'deki direk enjeksiyonlu makyajlı kasaya kadar aynı motor kullanılmış. Yalnız 3. vitesen sonra Mazda 3 ile aynı yürüyor diyebilirim. Ancak ilk iki vites o kadar canlı ki, Mazda 3'ün fren destek sistemi devreden çıktıktan sonra bariz geriye kaydığı bir yokuşta Mazda 6 gazdan ayağını çekince ileri atılıyor Motor çok çabuk ısınıyor ve Ankara'nın sabah soğuğunda içerisi kısa sürede ısınıyor. Bu konuda Mazda 3 Skyactive kullandığım en geç ısınan model diyebilirim. LPG'de de hiç bir performans düşüşü hissetmediğimi söyleyebilirim. Şu an piyasada LPG'ye tam uyumlu bir kaç modelden bir tanesi Mazda 6. Şanzıman zaten 2011'e kadar Mazda 6'larda kullanılan model ile aynı, oldukça sorunsuz ve canlı bir şanzıman.
Koltuk döşemesi bu sınıfta gördüğüm en kaliteli koltuk döşemelerinden, fotoğraflardan da belli ediyor zaten. Yine Mazda 3'ten iyi olduğu bir konu, bizim döşemeler fazla naylonsu. Arka diz mesafesi de oldukça yeterli. Bagaj da yanlış hatırlamıyorsam 500 litre civarı. Uzaktan tüm camların kapanıp açılabilmesi de Mazda 3'de aradığım bir özellik.
Önde çift salıncaklı arkada da bağımsız süspansiyona sahip. 2020 yeni Mazda 3'ün arka bağımsız süspansiyonları bildiğiniz gibi artık yok, insan üzülüyor tabi bu kadar maliyet odaklı çalışılmasına.
Bir kaç kusura gelecek olursak en başta aydınlatma performansı zayıf maalesef, halojen farlar, farların aynaları da kararmamasına rağmen iyi aydınlatmıyor. Sis farı da mevcut değil. Direksiyon çok sert ve sizden bayağı efor istiyor İlk sürdüğümde hidrolikte mi sıkıntı var dedim hatta Tabiki elektrik desteği vs. olmadığından oldukça ağır. Tüketim olarak da uzun yol performansı beklediğimden az olsa da şehir içi 626'dan 1-2 litre fazlalığı var. Tabiki biri manuel biri otomatik ve o konfora tolore edilebilr bir fark.
Sonuç olarak piyasanın çıldırdığı şu günlerde, 50,000 civarına otomatik D sınıfı araç arayanlar için tercih listesinin en üst sıralarında olması gereken bir model bence.
Son olarak da bir kaç foto.
Kabin içi tasarım zamanına göre muazzam ve halen kaliteli gözüküyor.
Pandizota gömülü woofer.
Öncelikle o yaşlarda bir D sınıfı arayanlar için kendi gözlemlerimi aktarayım. Hedefimiz öncelikle tabiki Mazda 6 idi, ancak aylarca temiz ve içimize sinen bir ilan denk gelmedi. Bir ara Mazda'dan umudu kesince Accord, Avensis, Legacy ve Mondeo dörtlüsüne de bakmaya başladım.
Accord: 2006 sonrası makyajlı Executive kasa aradık. Zira makyajsızlarda ESP standart değildi. Sadece 2.4'lerde standart geliyordu ancak onların da makyajlısı yok denecek kadar azdı. Yine ilginç bir şekilde yol bilgisayarı da yoktu araçlarda. Kronik direksiyon kutusu problemi mevcut ve yine ilginç bir şekilde kullanıcılar bazı parçalar için aylarca beklediklerinden bahsediyorlardı. Bir kaç arabayı gördüm ancak oldukça hor kullanılmışlardı. Motor olarak Mazda'dan daha canlı ancak bazı donanım eksikleri ve ön konsolun basitliği sebebiyle vazgeçtik.
Mondeo: İlginç bir araç. Benzinli motoru Mazda ile uzaktan akraba ancak 4 ileri otomatik vitese sahip. Dizeli ise Jatco'nun 5 ileri tork konvertörlü bir otomatik şanzımanını kullanıyor ki bayağı övgü alıyor. ESP yine opsiyonel ve tek tük denk geliyor. Ghia X donanımda esp, xenon, sunroof, deri koltuk geliyor. Perde hava yastıkları da standart değil. Yaşlı dizeller sıkıntı çıkarabileceğinden bundan da vazgeçtik. Bir iki araca baktık ama 250-300 bin km altı pek mümkün gözükmüyordu. Baktığım araçların ikisinde de elektrikli koltuk çalışmıyordu, orada da bir kronik sorun olabilir.
Avensis: Bir sonraki kasa Mazda 6 gibi maalesef göğüste erime problemi var. 2.0 motor direk enjeksiyonlu olduğundan lpg'ye uyumlu değil. Ancak ilginç bir şekilde baktığımız araçlar eski karbüratörlü sistemden bozma bir lpg taktırmıştı ve uyumlu olduğunu iddia ediyorlardı. Babam lpg'siz tercih etmediğinden bunu da elemek zorunda kaldık. Üst donanımda esp standart ancak xenon farlar kronik bir şekilde kararma yapıyor.
Legacy: Aslında çok beğendiğim bir SW modeline baktık. Araç oldukça bakımlı idi. Deri koltukları yaşını hiç belli etmiyordu. Baktığım modellere göre Subaru'nun o dönemki deri kalitesi bariz olarak Mazda'dan daha iyi. Ön konsolu güzel ve kaliteli. Bagaj devasa. 2.0 165 beygir oldukça canlı bir motoru var. ESP makyajlı modellerde standart. Bu aracın babama uymayan tarafı da yine LPG uyumsuzluğu Anladığım kadarıyla 40,000 km civarı aracın subap ayarına girmesi gerekiyor. Ancak bunun için de tüm motor indiğinden işçilik çok yüksek oluyor.
Araç bakmaya devam ederken babam deri koltuk istemediğini söyledi. Baktığımız tüm araçlarda Subaru hariç deri oldukça kötü durumdaydı ve çok kötü gözüküyordu. Tabi Mazda'da deri olmayınca sunroof da olmuyor ancak o da çok önemli değil dedik ve başladık makyajlı alt donanım Mazda 6 arayışımıza. Burada tek kriterim yetkili servis bakımlı olması idi. Büyük bir kazası olmadığı sürece değişen, boya vs. hiç bir şeye bakmıyorduk. Zira bir iki haftada bir anca bir ilan giriyordu ve her kriterin sağlanması gibi bir lüksümüz olamayacağını anladık.
Bu sürecin başında İstanbul'da ilanda gördüğüm çok temiz gözüken bir 6 vardı. Tamamen yetkili servis bakımlı ve ilk sahibinden bir araç. Bir ara gidip görürüz derken satıldı tabi Biz bu arada ümidi kesip yukarıda anlattığım modellere bakarken bir sabah aynı aracı Ankara'da ilanda gördüm. Plaka değişikti ama aracı hemen tanıdım. Hemen aradım ve İstanbul'dan mı aldınız acaba dedim, satıcı garipseyerek evet dedi Peki görmeye geliyorum dedim. Aracı gördüm, iki kapı ve tavan hariç muhtelif yerleri boyalı. Kaput da değişmiş. Tramer de toplam 8,000 küsürlük iki kazası gözüküyordu. Asalet'in yanına gittik hemen. Sağolsunlar güzelce incelediler, bu arada servis kayıtlarına baktık. Araç 197,000 km civarındaydı ve tüm bakımları yetkili serviste yapılmıştı. İç mekan gördüğüm en diri araçlardandı, yaşını hiç bir şekilde belli etmiyordu. Aracın 200,000 ağır bakımı da yapılmış, şanzıman yağı, filtresi, triger rulmanları vs. değişmiş gözüküyordu. Hatta bu modellerde sıkıntılı olabilen direksiyon revizesi bile yapılmıştı. Sonradan Asalet ile baktığımızda Takata hava yastıklarının fişek değişiminin de yapıldığını gördük.
Satıcı tahmin ettiğim gibi bir ay önce İstanbul'dan almış ancak ailevi sebeplerden dolayı sattığını söyledi. Al-satçıya hiç benzemeyen çok dürüst bir abimizdi, belki de yakıt vs. fazla geldi bilemiyorum. Anlaşıp aldık aracı. Yolda termostatda sıkıntı olduğunu farkettim ve parça da ellerinde varken revizyonlu termostat ile Herter'de değişimini yaptık.
Aracı bir iki hafta kullandım, bir sıkıntısı vs. olmadığını teyit edince babama teslim ettim. İş-ev arası Ankara şehir içi trafiğinde 11 litre ortalama tüketim gerçekleşti. Aynı güzergahta Mazda 3, 8.2 litre yakıyor. Babam tüketimi duyunca tabi soluğu LPG'cide aldı Prins Silverline dönüşümünü de Turkuaz oto'da gerçekleştirdik. Şehir içi 12-13 litre civarı da LPG tüketimi var. Ankara-İzmir arası da 8 litre civarı tüketimi oldu ki gerçekten iyi bir değer bence.
ESP, 8 hava yastığı, BOSE, otomatik klima, yağmur-far sensörü gibi donanımlar standart ki günümüzde çoğu baz araçta halen far sensörü bile koymuyorlar. Tasarım olarak önden çok güzel, büyüklüğünü gizleyen kibar ve şık bir tarasımı var. Ancak arkadan halen 626 HB'i tek geçerim İç tasarımda yukarıda saydığım rakiplerden bana göre daha modern ve kaliteli duruyor.
Bazı özellikleri Mazda 3 Skyactiv ile bile kıyaslanabilir, bunların başında BOSE geliyor. Bizim araçlarda woofer yok, 6 sedan'ın arka pandizotda woofer mevcut ve ses kalitesine oldukça pozitif bir katkısı var.. Bu arada diğer bir baktığımız Mazda 6 HB'de woofer yedek lastiğin üzerine monte olduğundan adam LPG sonrası woofer'ı söküp bagajın bir kenarına atmıştı. Kaçarak uzaklaştım tabi ordan Sedanlarda öyle bir dert yok, woofer bagajın üst kısmına gömülü. Bir büyük eksikliği MP3 çalmaması ve aux girişi olmaması. 6 cd çalar ile bir nebze olsun bu eksikliğini kapatıyor.
Yalıtım da Mazda 3'ten daha iyi olduğu bir konu. Gerek lastiklerin ebadı, gerekse yalıtımdan dolayı bariz bir şekilde Mazda 3'ten sessiz bir araç.
Motor performansı özellikle ilk iki viteste çok keyif veriyor. Makyajlı kasada motor gücü 141 beygirden 147'ye yükseltilmiş ve 2011'deki direk enjeksiyonlu makyajlı kasaya kadar aynı motor kullanılmış. Yalnız 3. vitesen sonra Mazda 3 ile aynı yürüyor diyebilirim. Ancak ilk iki vites o kadar canlı ki, Mazda 3'ün fren destek sistemi devreden çıktıktan sonra bariz geriye kaydığı bir yokuşta Mazda 6 gazdan ayağını çekince ileri atılıyor Motor çok çabuk ısınıyor ve Ankara'nın sabah soğuğunda içerisi kısa sürede ısınıyor. Bu konuda Mazda 3 Skyactive kullandığım en geç ısınan model diyebilirim. LPG'de de hiç bir performans düşüşü hissetmediğimi söyleyebilirim. Şu an piyasada LPG'ye tam uyumlu bir kaç modelden bir tanesi Mazda 6. Şanzıman zaten 2011'e kadar Mazda 6'larda kullanılan model ile aynı, oldukça sorunsuz ve canlı bir şanzıman.
Koltuk döşemesi bu sınıfta gördüğüm en kaliteli koltuk döşemelerinden, fotoğraflardan da belli ediyor zaten. Yine Mazda 3'ten iyi olduğu bir konu, bizim döşemeler fazla naylonsu. Arka diz mesafesi de oldukça yeterli. Bagaj da yanlış hatırlamıyorsam 500 litre civarı. Uzaktan tüm camların kapanıp açılabilmesi de Mazda 3'de aradığım bir özellik.
Önde çift salıncaklı arkada da bağımsız süspansiyona sahip. 2020 yeni Mazda 3'ün arka bağımsız süspansiyonları bildiğiniz gibi artık yok, insan üzülüyor tabi bu kadar maliyet odaklı çalışılmasına.
Bir kaç kusura gelecek olursak en başta aydınlatma performansı zayıf maalesef, halojen farlar, farların aynaları da kararmamasına rağmen iyi aydınlatmıyor. Sis farı da mevcut değil. Direksiyon çok sert ve sizden bayağı efor istiyor İlk sürdüğümde hidrolikte mi sıkıntı var dedim hatta Tabiki elektrik desteği vs. olmadığından oldukça ağır. Tüketim olarak da uzun yol performansı beklediğimden az olsa da şehir içi 626'dan 1-2 litre fazlalığı var. Tabiki biri manuel biri otomatik ve o konfora tolore edilebilr bir fark.
Sonuç olarak piyasanın çıldırdığı şu günlerde, 50,000 civarına otomatik D sınıfı araç arayanlar için tercih listesinin en üst sıralarında olması gereken bir model bence.
Son olarak da bir kaç foto.
Kabin içi tasarım zamanına göre muazzam ve halen kaliteli gözüküyor.
Pandizota gömülü woofer.