RX-8 ile C Coupe spor otomobil olarak kıyaslanamayacakları için, böyle bir şey yapmayacağım.
Ancak aşağıdaki notları düşeceğim ve bunlar neden böyle bir değişim yaptığımı da açıklar;
- RX-8'in yaratılmasındaki mühendisliğe, aracın her şeyiyle şahsına münhasırlığına, üreticinin böyle bir araç üretmekteki cesaretine hep saygı duydum. Halen de çok saygı duyuyorum. Hep satın almak istediğim bir araçtı ve 2012 Nisan ayında hem de en iyi formunda, yani R3 versiyonuyla ve tüm sorunları çözülmüş olarak nasip oldu. Yaklaşık 2 yıl da bende kaldı ve tüm zevkini aldım diyebilirim. Aldığıma hiç pişman olmadım, hiç bir gün...
- Klasik alırken herkesin elinde kalır, satamazsın dediği bir otomobildi, satmaya karar verdiğim gün gitti ve noter işlemleri bile 24 saat içinde gerçekleşti.
- Sürüş zevki çok yüksek, sahip olma zevki çok fazla, bakma keyfi bile çok yüksek bir otomobildi. 2 yıl sahip olduğum süre içinde, aldığım bayinin yaptığı birkaç hata haricinde hiç bir sorun yaşatmadı.
- Şimdi gelelim en az 10 yıl tutarım diye aldığım ve henüz 10 bin km aracı niye değiştirmeye karar verdim?
-- Bakımı ve kullanımı gerçekten emek istiyor. Bu beni artık yormaya başladı. Örneğin aracı yıkamaya götüreceksiniz (benim gibi kurallara uyan bir adamsanız hele) evin yanındakine değil de, 10 km ötedekine gidersiniz. Neden? Motor normal çalışma ısısına ulaşsın diye. Valeye filan vermezsiniz soğuk motoru sırf çalıştırmak için 10 kere yer değiştirirler diye...
-- Benim şahsi profilimin, RX-8 genel kullanıcı kitlesi ile uyumsuzluğu.(sanırım Özkan da benzer şeyleri yaşamıştır) Yolda gösterilen sportif rekabetçi ilgi bir yerde yorucu olmaya başlıyor.
-- RX-8'in her sürüş koşulunda ve zemininde ki sertliği ve konfor düşüklüğü. (özellikle İstanbul'un kötü yollarında) Bu sanırım benim yaşımla ilgili artık. Dinamik sürdüğümde çok memnun eden sertlik, yorgun olduğumda beni çok rahatsız etmeye başlıyor.
-- Ve Mazda'nın uygulamalarının beni sinirlendirmesi. Mazda araç sayımı bire indirmek istemem.
Aldığım bir cevaba çok sinirlendiğim bir anda hemen ilana koydum ve sattım.
Peki neden Mercedes Coupe?
-- Sebebini bilmediğim bir şekilde 2003 senesinden beri bir Mercedes Coupe veya Cabrio alma sevdam vardı. Hep de hedefimde 2 model olmuştur, CLK ve SLK! 10 yıldan fazla sürede bu araçlardan birini almaya kaç defa ne kadar yaklaştığımı ama acayip sebeplerle son anda olmadığını bilemezsiniz. Örneğin 2010'da bir 2006 CLK bulmuştum, kazasız, boyasız, düşük km. Telefonda fiyatta anlaştık, aracı Mercedes yetkili bayisinde mekanik/kaporta ekspertiz yaptırdım, her şey hazır. Hadi paranı ödeyip, noteri halledelim dedim, fiyat değişti. Toplam fiyat değişikliği 500-TL gibi bir rakamdı ama benim sözünün eri olmayanlarla iş yapmama gibi bir takıntım var. Hemen gönderdim, gitti! Ve aracıma atladığım gibi Samandıra'dan Florya'ya gittim. Çünkü ikinci ihtimalim olan Mazda MX-5'in sıfırı sadece Beka'da vardı, aldım geldim.
-- Mercedes'in RX-8 kadar yol tutmadığını düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Araçta beni çok tatmin eden, belki de en çok tatmin eden donanım; Agility Control süspansiyon sistemi. Bu benim yaşım ve üstündekilerin tam isteyeceği bir şey. Düz yolda sakin sakin ilerliyorsanız, size neredeyse büyük abi E sınıfı konforu ve sessizliğini veriyor. Aynı değil ama, neredeyse! Ancak biraz gaza yüklenin, biraz sert direksiyon manevraları ile G sensörüne mesaj gönderin, aracın sertliği neredeyse RX-8 seviyesine çıkıyor. Aynı değil ama, neredeyse!
Ve yol tutuş RX-8'den hiç aşağı kalır değil. Ama aralarında çok fazla fark var. RX-8 virajlarda olan biten herşeyi size bildiriyor, o yol tutarken siz direksiyonda emek harcıyorsunuz, her zaman yolu aynı ayarda tutamıyor (örneğin lastikler soğukken) ve yol yüzeyine çok hassas, bu sebeple yolu tutturmak için bilginize ve tecrübenize de güvenmeniz gerekiyor. Bütün bunlar aracı daha direk, net hissetmenizi, daha fazla sportif keyif almanızı sağlıyor. Araç sizi bir şeylerin içine daha çok sokuyor. Sadece yönetmiyorsunuz, onunla birlikte bir bütün olarak çalışıyorsunuz.
Ancak Mercedes ise çok uzaktan kumanda gibi. Siz sadece direksiyonu çeviriyorsunuz, geri kalanı o yapıyor. Herhangi bir his, mücadele, emek, bilgi vb. gerek yok. Her şey çok sakin ve bir konforlu uzay mekiği kıvamında. RX-8 ile aynı süratte döndüğünüz virajda bir F1 sürücüsü gibi hissederken, C sınıfında bir Boeing kullanır gibi hissediyorsunuz. RX-8 ile iki eliniz direksiyonda, gözler keskin ve açık viraja konsantre ve en ufak hatanın bariyerde sonuçlanabileceği hissi ile dönerken, C sınıfında 'hostes hanım kahveme neden 2 şeker attınız?' modundasınız?
-- İçinde otururken Recaro benzeri 'Artico Man Made Leather/Dinamica Microfibre Fabric' koltukları haricinde (koltuğun adı da Çiko Cayetone Martinez gonzales.... vb. gibi) bir fark yok sedan versiyonundan. Dışında ise sanıldığından çok fark var aslında. Tamponlar, ön çamurluklar ve ön kaput haricinde hiç bir ortak panel parçası mevcut değil. Tabi bu durum yine de bu aracın klasik C180 sedanın bir versiyonu olduğu gerçeğini değiştirmiyor.